9 Ocak 2021 Cumartesi

Felsefe Nasıl Doğdu ?


Anadolu Kıyılarında Başlayan Felsefe

 

“Felsefe nedir ?” sorusu yüzyıllardır süre gelen, akıllarda farklı yorumları bulunan bir sorudur. Lakin en basit haliyle düşünmek olduğu söylenebilir. “Düşünmek”, belki de insanları diğer canlılardan ayıran en önemli özelliktir. İnsanlar sistematik olarak düşünmeye ne zaman başladı ? Bu sorunun cevabı büyük bir ihtimalle Neolitik Devrim’den sonra olmuştur. 

 Kış gelince kaçmaları gereken bir mağara yok, beslenebilmek için yer değiştirmeleri gerekmiyor ve bir sosyal örgütün parçası olduktan sonra bazı konular hakkında kendi kendimize sorduk, “Neden?”. Bu soru belki de bugün geldiğimiz ve geleceğimiz teknolojik, ahlaksal, estetiksel, etiksel noktaların sebebidir.



İnsanlar doğada tanık olduğu olayların sonucunda Tanrı kavramına ulaştılar. Örneğin depremin gerçekleşmesi Tanrı’nın cezası, Ağaçların ve tarlaların mahsül vermesini Tanrı’nın ödülü olarak yorumladılar. Bu yorumlama biçimi bize gösteriyor ki, doğa olaylarının açıklanması “mythos” düşünce biçimini yansıtmaktadır. Ancak M.Ö. yedinci yüzyıl sonlarına doğru Milet Okulu çatısı altında “logos” düşüncesi ”mythos’‘ düşüncesinin yerini almaya başlamıştır. Logos akıl ve mantık yoluyla doğayı gözlemleme ve yorumlama biçimidir.

 Milet Okulu 

M.Ö. 600’lerde Thales, Anaksimendros ve Anaksimenes öncülüğünde İonia’nın Miletos kentinde kuruldu. Bu okulun amacı, mythos temeli düşünce biçiminden logos temelli düşünce temeline geçmektir. Logos temelli düşünce biçimi ise doğanın, doğa dışı unsurlarla değil, doğanın kendisinden hareketle açıklanması savunulmaktadır. Bu yaklaşım Antik Yunan Felsefesinin doğuşudur.

                              Miletus Tiyatrosu M.Ö. 4. yüzyıl

 

Miletli Thales (Θαλῆς ὁ Μιλήσιος)

Miletli Thales, Sokrates öncesi dönemde yaşamış olan Anadolulu bir filozoftur. İlk filozoflardan olduğu için felsefenin ve bilimin öncüsü olarak adlandırılır. Eski Yunan’ın Yedi Bilge’sinden ilkidir. Filozof olmasının yanı sıra ticaret ve devlet adamlığı da yapmıştır. Günümüze ulaşan metni yoktur. Onun hakkında başlıca bilgiyi Aristoteles ve Simplicius’tan ediniriz.

                                                             Miletli Thales

Thales’in temel düşüncesi, her şeyin ilk prensibi su olduğunu bunun evrensel bir temel olup diğer cisimlerin değişimlerinden meydana geldiğini, suyun her yandan dünyayı kuşattığını, dünyanın bu sonsuz okyanusta yüzdüğünü ve ihtiyacı olan besleyici elemanları hiç durmadan sudan aldığı yönündedir.

Aristoteles’in kaynaklarına bakıldığında Thales, güneş tutulmasının tarihini önceden saptamış ve çağımızın gök bilimcileri bu tarihin M.Ö. 28 Mayıs 585’te olduğunu bildirirler.

Anaksimandros (Ἀναξίμανδρος)

İlk filozofların ikincisidir. Thales’in öğrencisidir. Güneş saatini bulduğu ve ilk haritayı çizdiği söylenir. “Doğa üzerine” adlı bir yapıtı olduğu bilinir. Doğa üzerine başlığı taşıması yönünden yazılan ilk yapıt olarak önemli bir yer tutar. Ancak yazdıklarından sadece bir cümle günümüze ulaşmıştır.

                                          Anaksimandros’un çizdiği harita.

Ona göre ilkmaddenin sonsuz, tükenmez olması gerekir. Sonsuz kavramını ilkin açık olarak belirleyip bunu maddeye yükleyen Anaximandros olmuştur. Ancak, Anaximandros anamaddeye yalnız sonsuzluk niteliğini yüklemekle kalmamış, daha da ileri giderek “İlkmadde yalnız sonsuz değildir, sonsuz olandır da; çünkü ona, daha yakın olan başka bir belirlenim yüklenemez.” demiştir.



Raffaello Santi’nin Atina Okulu adlı tablosunda solundaki Pisagor’a doğru eğilen Anaksimandros

Anaksimenes (Αναξιμένης)

Milet Okulu’ndan çıkan en son filozoftur. Fizik ve astronomi okudu. Thales ve Anaksimandros’un yolundan giderek ilk çağdaki Arkhe (Ana madde) meselesiyle ilgilendi.

Ona göre, Anaksimandros gibi varlık temelinin birlikte ve sonsuz olması gerekir. Ama bu sonsuz şeyi o da, Thales gibi belirli bir şeyle bir tutar; ilk madde havadır. Hava, sonsuz bir hava denizi olarak evreni kuşatır ve yer de bu hava denizinde düz bir tepsi gibi yüzer. Her şey havadan gelir ve havaya dönüşür. Özü aynı kalan, ebedi olarak sonsuz ve sabit olan hava, daima hareket eder. Hava ile canlılar arasındaki bulunan olma ve yaratılma ilişkisi de bu hareketlilik sayesinde olur.

                                                      Anaksimenes büstü


Anaksimenes‘e göre, çevredeki her değişiklik, havanın yoğuşmasından (yoğunlaşma) veya seyrelmesinden kaynaklanmaktadır. Havanın normal yoğunlaşması nedeniyle soğuk, seyrek yoğunlaşması nedeniyle sıcak ortaya çıkar. Ateş, seyrek havadır.

 Rüzgarlar daha az yoğun hava kütleleri tarafınca itilen yağunlaşmış havadır. Yoğunluğu artan hava, sürekli yeni oluşumlar yaratır. Bu nedenle evrende sonsuz oluşumlar bulunur. Evrene canlılık kazandıran hava, insan vücuduna girdiğinde vücuda da canlılık verir. Canlılarda bulunan ruh, birlik ilkesi taşıyarak, etkinleştirir ve şekillendirir.

Kaynakça :
  • Felsefe Tarihi – Macit Gökberk
  • Felsefe Tarihi – Alfred Weber
  • İlk Çağ’dan Başlayarak Bilimsel Düşüncenin Gelişim Seyri İçerisinde Psikolojinin Yeri – Hamdi Korkman

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder