9 Ocak 2021 Cumartesi

Helenizm Kültürü ve Batı ile Doğu Kültürünün SenteziHakkında Bilinmeyenler


Helenizm, batı kültürü ile doğu kültürünün sentezinden ortaya çıkan bir kavramdır. “Helenizm” sözcüğünü ilk kez bilimsel bir terim olarak tarihe kazandıran Alman tarihçi Johann Gustav Droysen olmuştur. Bu kelime ile Yunan kültürünün Yunanistan sınırları dışına çıkıp Akdeniz bölgesi ve Ön Asya da doğu kültürleri ile karışması ve kaynaşması sonunda meydana gelen evrensel bir kültürü kastetmiştir.

Helenizm kültürü, Büyük İskender’in Asya seferleri ile başlamakta, etkilerini uzun zaman göstermekle beraber esas itibariyle Mısır’ın Romalılar tarafından fethiyle sona ermektedir. İskender’in fetihleri sonunda Yunan kültürü, Akdeniz bölgesinden Hindistan içlerine kadar yayılmış, birçok yerlerde doğu kültürlerine etkilerde bulunmuş, bazı hallerde bunların etkisi altında da kalmıştır. 


Bu kültürün bu kadar büyük bir genişlik kazanmasında o dönemde doğu ülkelerine akın eden ve oralarda yerleşen Yunanların önemli rolü olmuştur. Yunan kültürü ise her şeyden önce bir şehir kültürü idi. Doğu ülkelerinde öteden beri var olan ya da bu dönemde kurulan şehirlerin köylerle pek fazla ilişkileri yoktu. Bu nedenden dolayı doğunun helenleşmesi çeşitli ülkelere göre değişen, genel olarak yavaş gelişen bir akım izlemiştir. Fakat doğunun bu helenleşme olayına karşı türlü alanlarda gösterdiği tepki helenizm akımlarının duraklamasına, bir süre sonra gerilemesine ve sonunda büsbütün ortadan kalkmasına yol açmıştır. Büyük İskender’in ölümünden hemen hemen 1000 yıl sonra doğu eski halini tekrar almıştır.


Helenizm Kültürünün Etkileri

Yunan kültür merkezlerinden çok uzakta bulunan Baktriyan ve Hindistan’da helenizm ve şehir kültürü başlangıçta büyük ilerlemeler kaydetmekle beraber tam olarak gelişememiş, yalnız Baktriyan sikkeleri ya da Gandhara greko-budhik heykeltraşlık eserlerinin gösterdiği gibi sanat alanında uzun süre önemli bir etken olmuştur. Helenizm kültürünün gücü bir taraftan yaratıcı bir karakter taşımasında, klasik çağlarındakinden hiçte aşağı olmayan bir takım değerler ortaya koyabilecek kadar olgunlaşmasında, daha önceleri olduğu gibi belirli bir şehre ya da bir bölgeye bağlı kalmayıp tüm Yunanların ortak malı olmasında yani evrensel bir nitelik taşımasında, diğer taraftan yüksek ve egemen sınıfları fethetme yollarını bulmasındadır.

Helenizm kültürü sahip olduğu güç ve dikkate değer bir sirayet yeteneği sayesinde Yunan dünyasının sınırlarını aşarak içinde bir tek Yunanlı bulunmayan ülkelere de girme yollarını bulmuş, bu ülkelerin kültüründen az çok etkilenmekle beraber bu kültürlerin başka bir renk almasında büyük rol oynamıştır.



Helenizm kültürü doğu ülkeleri kadar batı Akdeniz ülkelerini, en çokta İtalya, Galya ve İspanya’yı etkisi altına almıştır. M.Ö. 3. yüzyıldan başlayarak Roma’ya, bu şehrin henüz parlak bir geçmişi ve eski bir kültür geleneği bulunmadığı ve kültür hayatının her alanında her şeyi yeniden öğrenmek ve kurmak zorunda bulunduğu bir dönemde girmeye ve en çok edebiyat, din, sanat olanlarında kendini göstermeye başlamıştır.

Helenizm Dini

Yaratıcı ve orijinal bir kültür olan Helenizm, din açısından da kültür etkileri gibi daha geniş bir alana yayılmıştır. Bu dönem de yeni kurulmuş olan şehirlerde Yunan tanrıları için yeni tapınaklar yapılmıştır. Fakat bu dönemin karışık siyasi olayları, devletlerin ve kişilerin tarih sahnesinde görünmeleri ve bir süre sonra ortadan kalkmaları Olimpos tanrılarına olan güvenin azalmasına buna karşılık insanların ve devletlerin kaderine egemen Tykhe adlı tanrıçanın ortaya çıkmasına ve büyük saygı görmesine yol açmıştır.

Antakya şehrinin tanrıçası “Tykhe” (Romalı’larda adı Fortuna). Aynı zamanda “Bereket Tanrıçası” olarak da bilinmektedir.

Mısır’da ise Yunan hükümdar kültünün yanında bundan büsbütün ayrı olan, daha eski bir geçmişe sahip Mısır kral kültü vardır. Mısır krallarının taşıdıkları “Soter (Kurtarıcı)”, “Teos (Tanrı)”, ve “Evergetes (Hayırsever)” gibi takma adlar, Yunan hükümdar kültü ile ilgilidir. Bu kült helenizm çağında büyük bir önem kazanmakla kalmamış sonraları Romalı’lardaki imparator kültüne de etkilerde bulunmuş, Mısır kral kültü ise Mısır’a özgü yerli bir kült olarak kalmıştır. Fakat ne Tihe, ne de kral kültü o çağın insanlarını tam olarak tatmin edebilmiştir. Helenizm çağı, insanlarını ölüm ve ölümden sonra başka bir dünya da başlayan hayat sorunları ilgilendirmekte gecikmemiş, bununla birlikte başka bir sorun yani insanın gerek ahlak, gerek din bakımından takınması gerekli olan tavır sorunu ortaya atılmıştır. Ravenna’da, UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınmış mozaik bir tablodur. Tablo da, Vaftizci tarafından vaftiz edilmekte olan İsa ve Yunan mitolojisinde erkek olan Nehir Tanrısı “Okeanos” kişiselleştirilerek betimlenmiştir.

Helenizm Edebiyatı

Yunan fikir hayatının bitmez tükenmez yaratıcı gücü kendisini helenizm edebiyatında da göstermektedir. Bu dönemde eski edebiyat türlerinden bazıları ortadan kalkmakta, zamanın ihtiyaçlarına ve değişen karakterine daha uygun bazı edebi çeşitler meydana gelmekte, bazıları ise şekil değiştirmektedir. Büyük bir kısmı kaybolan helenizm düz yazısına dair bilgiler çok azdır. Buna karşılık papirüsler üzerinde zamanımıza kadar gelen helenizm şiiri hakkında daha etraflı bilgi edinilmektedir. Sadece aydın çevrelerde anlaşılabilen bu tür şiirler arasında Aratos’un “Faynomena” adlı astronomik şiiri veya Kolofonlu Nikandros’un “Zehirlere ve yılan sokmasına karşı çareler” adlı eserler gösterilebilir.

Genel olarak helenizm çağın insanları yazarlardan, enteresan konulardan başka tüm anlamıyla olgun bir üslup istemektedirler. Helenizm üslubu pek gelişmiş ve incelmiş bir düzeydedir. Sözcük hazinesi zengin, çeşitli ve zariftir; üslup ise yontulmuş ve törpülenmiş bir üslup olup her konuya uyabilecek bir esnekliğe sahiptir. Mısralar büyük bir özenle ve bilimsel esaslara göre tertiplenmiştir. Yazarlık uzun ve zahmetli bir tecrübeyi gerektiren bir meslek haline gelmiştir. Bu dönem de Yunan halklarında ilk kez yazarlığı meslek edinen kişiler ortaya çıkmaktadır.

Şair Aratos Büstü (MÖ 3. yüzyıl)

Helenizm Felsefesi

Helenizm döneminin karakterine uygun olarak felsefe her şeyden önce insanı etüd konusu olarak ele almakta, en çok aydın kişilerin hareket tarzını saptamak üzere metafizik ve ahlak sorunlarıyla meşgul olmaktadır. Saray çevrelerinde pek fazla gelişmek imkanını bulamayan felsefe araştırmalarının merkezi 4. yüzyılda olduğu gibi bu dönemde de yine Atina’dır. Felsefe tüm bilimlerin baştacı sayıldığından Atina bir düşünürler merkezi dolayısıyla Yunan dünyasının baş üniversitesi sayılmakta, bu durumu helenizm döneminde de korumaktadır.


Helenizm Mimarisi

Helenizm döneminde Yunan mimarlığı Ege ve Akdeniz ülkelerinin dışına çıkmakta, büyük monarşilerin kapladığı geniş alana yayılmaktadır. Genel karakteri bakımından bu mimarlık klasik Yunan mimarlığını sürdürmekte ve eskiye bağlı bir nitelik taşımaktadır. Dor, İyon ve Korint düzenleri bu dönemde de varlıklarını korumakta, bunlara dördüncü bir düzen katılmamaktadır. Dor düzeninden daha büyük olan İyon düzeninde yapılmış tapınakların başında Miletos yöresinde Didyma’daki Apollon tapınağı gelmektedir. Helenizm dönemi şehir planları hakkında bilgi edinmek mümkün olmaktadır. Örneğin; İskenderiye ve Antakya’da yapılan araştırmalar bu şehirlerin daha önceleri Miletos ve Priene’de uygulanmış olan Hippodamos sistemine göre düzenlenmiş olduklarını, dümdüz sokakların arasına gerektiği zaman birçok adaları içine almak suretiyle resmi meydanlar ve resmi binaların büyük bir ustalıkla yerleştirilmiş olduğunu açığa vurmuştur.

Helenistik dönem evlerine dair Priene ve Delos’ta kazılarak meydana çıkarılmış olan evler bir fikir vermektedir. Priene’de avlulu evler ön safta gelmektedir. M.Ö. 3. yüzyıldan başlayarak peristilli (Sütunlar ile çevrili avlu) evler de yapılmaktadır. Helenizm mimarlığında kralların türlü bayramlar ve şenlikler münasebetiyle geçici bir zaman için yaptırmış oldukları binalar da bulunmaktadır. Büyük İskender’in emri ile Babil’de Makedonyalı’ların Pers kadınlarıyla evlenmeleri için birkaç günde yapılan çadır bu hususta tipik bir örnek olarak gösterilmektedir. Son derce süslü başka bir çadır örneği ise Mısır’da Ptolemaios II tarafından bir şölen sebebiyle yaptırılmıştır.

Priene Antik Kenti Kent Planı




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder