13 Şubat 2021 Cumartesi

Kleopatra ve Julius Caesar Kimdir ?





Kleopatra Kimdir? 

Antik Mısır’ın Son Kraliçesi ve Firavunu


Kraliçe VII. Kleopatra (M.Ö. 69-30): M.Ö. 51-30 arasında hüküm sürmüş Mısır kraliçesidir. Büyük İskender’in ölümünden sonra Mısır’ın başına geçen Ptolemaios hanedanının son üyesi ve Antik Çağ’ın en tanınmış kadınlarından biridir. XII. Ptolemaios Neos Dionysios’un en büyük kızıdır. Babasının ölümünden sonra erkek kardeşi XIII. Ptolemaios ile evlenerek tahta ortak oldu. İktidara giderek daha fazla ağırlığını koymak isteyince eşi onu Mısır’dan kovdu (M.Ö. 48). Suriye’ye gidip topladığı orduyla makamını geri almak üzeri uğraşırken, Pompeius’un ölümü sebebiyle Mısır’a gelen Julius Caesar mücadele eden tarafları uzlaştırma işini üstlendi. Kleopatra cazibesiyle Caesar’ı öylesine etkisine aldı ki, Caesar, Dio Cassius’un ifadesiyle, hakimi olduğu davada Kleopatra’nın avukatına dönüştü.




                          Elizabeth Taylor’un Kleopatra filminden


Caesar İskenderiye’deyken ve Roma’ya döndükten sonra onunla aynı evde yaşadı, babasının Caesar olduğunu iddia ettiği bir çocuğu oldu ( XV. Ptolemaios Caesar). Caesar suikastından sonra, iddiaya göre, tahtı paylaştığı XIV. Ptolemaios’u öldürttü ve oğlu XV. Ptolemaios Caesar ile birlikte tahta geçti. Roma’da oluşan siyasi karmaşa ortamında hangi tarafta yer alacağını bildirmek için Marcus Antonius ile Tarsus’ta buluştu. Appianus’a göre Kleopatra, henüz on beş yaşındayken İskenderiye’de karşılaştığı Antonius’u derinden etkiledi. Tarsus’taki bu buluşmanın ardından Antonius çabucak ona aşık oldu ve birlikte Mısır’a döndüler. Antonius Kleopatra’nın isteklerini yerine getiriyor, kaprislerine katlanıyordu. Ona ‘Kraliçilerin kraliçesi’ unvanı verdi, elçilere kendini Osiris, onu İsis olarak takdim etti.

Octavianus ve Antonius


Roma’daki siyasi ortam Octavianus ile Antonius’un çarpışma içine girmesini kaçınılmaz kıldığında Octavianus, Antonius’a karşı değil Kleopatra’ya karşı savaş ilan etti. Octavianus’un zaferiyle sonuçlanan Actium Deniz Savaşı’ndan sonra Kleopatra kaçıp İskenderiye’ye döndü. Antonius’un geleceğinin parlak olmadığını düşünüyor, şahsi kurtuluşu için çareler arıyordu. İntihar ettiği haberi göndererek Antonius’un da aynı şeyi yapmasını sağladı. İskenderiye’yi ele geçiren Octavianus ile yüz yüze görüştü ancak cazibesi ona karşı etkili olmadı. Onu etkileyemediğini, kendisini Roma’daki zafer alayında teşhir edeceğini hissedince, muhtemelen zehirli yılanla intihar etti. Oğlu da bir süre sonra öldürüldü.
Antonius ile yaşadığı ilişki nedeniyle edebiyat yapıtlarına konu edilmiş (örneğin Shakespeare’in Antonius ve Kleopatra ve G. B. Shaw’ın Sezar ve Kleopatra adlı oyunları), baştan çıkarıcı, hırslı ve entrikacı kadın tipinin Antik Çağdaki en ünlü örneği olmuştur. Plutarkhos onun için “Platon insanları kendi yanına çekmenin dört yolundan bahseder ama o binlercesini bilmektedir” der. Tarihçi Dio Cassius ise onun için ”dönemindeki en büyük iki Romalıyı büyüledi ve üçüncüsü yüzünden kendini yok etti” der. Etkili kişiliğinin yanında iktidar hırsıyla da tanınmıştı; ‘Philopator’ (babasını seven) lakabına ‘Philopatris’ (ülkesini seven) lakabını eklemiştir. Ptolemaios hanedanının Mısır’ın yerel dilini bilen ilk üyesidir. Ayrıca pek çok yabancı dil de biliyordu. Plutarkhos’a göre başarısını bakışlarına değil bir müzik aleti gibi kullanabildiği konuşmasına borçludur. Antonius’un kendisine hediye ettiği Pergamon Kütüphanesi’ndeki kitapları İskenderiye Kütüphanesi’ne getirtti. Romalı şairler ondan ‘canavar’, ‘günahkar kadın’ şeklinde bahseder. Bu kötü lakaplarına rağmen Mısır’ın Roma egemenliğine girmesini uzun zaman geciktirmeyi başarmıştır.

Kaynakça:

  • Antik Çağ Sözlüğü – Alper Can.

Jül Sezar kimdir?

Jül Sezar Romalı büyük asker ve devlet adamıdır. Döneminde Roma İmparatorluğu çok geniş sınırlara ulaşmıştır.


Jül Sezar, MÖ 102 yılında Roma'da doğdu. Annesi Aurelia Cotta, babası Gaius Julius’dır. Sezar doğumunda ölen annesinin karnını kesmek suretiyle alındığı için “kesilip alınan” anlamına gelen “Ceasar” adını aldığı iddia edilir. Bugünkü sezaryen işleminin isim babasıdır.

Büyük bir devlet adamı olan Jül Sezar aynı zamanda oldukça ünlü bir yazardır. Sezar politik davranışlarında çoğunlukla halk tarafını tutmuş, Romalı asillerin halk üzerinde baskılarını kaldırmaya çalışmıştır.

MÖ 80 yılında elçi olarak Bitinya Kralı IV. Nikomedes’in sarayında bulundu. Bu sırada Nikomedes ile sevgili oldukları söylentileri ortaya çıktı. Bu söylentiler Jül Sezar’ın gelecekte politik rakipleri tarafından kendisine takılan “Bitinya Kraliçesi” lakabıyla birlikte hayli başını ağrıttı.

Sezar, MÖ. 83′de Marius taraftarlarından 1. Cornelius Cinna’nın kızı Cornelia ile evlenmesi, onun, Marius partisine yaklaşmasına, Sulla ve Mariusçular arasındaki çekişmeye katılmasına yol açtı. Sezar, Roma’dan çıkmaya zorlandı. Sezar ancak Sulla’nın (MÖ. 78) ölümünden sonra Roma’ya dönebildi. Daha sonra hatiplik öğrenimi için Marcus Tullius Cicero‘nun da öğretmeni olan Rodos’a ünlü öğretmen ve hatip Apollonius Molo‘nun yanına gitti. Beş yıl sonra Roma‘ya döndü. Kendini tamamiyle siyasete vererek Pompeius tarafını tuttu. Bunun yanında cömertliğiyle halkın sevgisini kazanmaya çalıştı.

Sezar, Rodos’a gemi ile giderken Ege Denizi’nde korsanlar tarafından ele geçirildi. Korsanlar Sezar’ı Antalya’ya götürmüşler ve yirmi talent fidye istemişlerdi. Sezar kızmış, “Hayvanlar, ben yirmi talentlik bir esir miyim? Yakaladığınıza iyi bakın, size elli talent getirteceğim ve elinizden kurtulduğumda göreceksiniz, hepinizi astıracağım!” diye bağırmıştı. Antalya‘dan Roma’daki ailesine bir mektup göndermiş, para gelinciye kadar da, korsanların yanında vakit geçirmişti.

Sezar verdiği sözü gerçekten tuttu. Otuz sekiz günlük tutsaklığın ardından istenilen fidye gelince özgürlüğüne kavuştu. Daha sonra Milet‘e giderek burada birkaç gemi tedarik etti. Kendisini esir alan korsanları Antalya açıklarında yakaladı. Hepsini zincire vurup Bergama’ya getirdi. Asya Valisinin düşüncesi korsanları köle pazarında satmaktı ancak Sezar’ın düşüncesi çok daha farklıydı. Valinin emrini beklemeden bütün korsanları çarmıha gerdi.

 

Sezar MÖ. 68′de, Cornelia’nın ölümü üzerine yüksek bir hayat seviyesi ve geniş bir çevresi olan Pompeia adlı genç bir kadınla evlendi. MÖ 66’da konsüllükten önce gelen bir rütbe olan praetorluğa yükseldi. Bu sırada, Batı Hispania’daki ayaklanmayı bastırarak elde ettiği ganimetlerle borçlarını ödedi. Kendini konsüllüğe seçtirmek için Roma’ya gitti. MÖ 59 yılında, muhafazakar Marcus Bibulus ile birlikte konsül seçildi. Aynı yıl, Pompeius ve Crassus ile anlaşarak Birinci Triumvirlik’i kurdu.

Yeni bir kanunla fakir vatandaşlara ve Pompeius’un terhis edilen askerlerine toprak dağıttı. Vergilerin üçte birini bağışlayarak subayları kendi tarafına çekti. Nihayet 5 yıl içinde kendini Dalmaçya (İllirya), Kuzey İtalya ve Güney Fransa valiliklerine seçtirdi. Kuvvetli rakipleri olan Marcus Tullius Cicero ile Cato”nun Roma”dan uzaklaştırılmasını sağladıktan sonra, MÖ 58 de Galya’ya girdi. Sekiz yıl içinde Ren nehrinden Pireneler’e kadar bütün ülkeyi ele geçirdi. Tam bir zaferle sonuçlanan Galya seferinden sonra Caesar aldığı zengin ganimet ve tecrübeli ordusu sayesinde, Roma’nın en güçlü adamı oldu.

MÖ. 53′de Craussus’un öldürülmesi ve Pompeius’la Caesar”ın arasındaki ilişkinin bozulması üzerine Birinci Triumvirlik sona erdi. MÖ. 49’da senato, Pompeius’un etkisiyle, Sezar'ın ordusunun terhis edilmesini isteyince, Sezar buna sinirlenip emrindeki 5000 askerle Galya ve İtalya sınırını meydana getiren Rubico ırmağının kıyısına geldi. Senato ordusuna komutanlık eden Pompeius ile girişilen bir savaşın ardından Sezar'ın ordusu bütün İtalya’yı egemenliği altına aldı.

Bundan sonra Pompeius’u Yunanistan’a kadar takip eden Sezar onu MÖ 48 de Pharphalus’ta yapılan meydan savaşında yendi. Daha sonra Mısır’a gitti. Pompeius, Sezar’ın gözüne girmek isteyen Mısır Kralı, Pompey tarafından İskenderiye’de öldürüldü. Bu sırada Mısır’a varan Sezar, Kleopatra ile kız kardeşi arasındaki taht kavgasını Kleopatra‘nın lehine halletti, Ardından

Anadolu’ya geçerek burada Ponpus Kralı Pharnakes’i mağlup etti. Zaferini senatoya “Geldim, Gördüm, Yendim” şeklindeki ünlü sözüyle bildirdi.

Jül Sezar’ın daha sonraki zaferleri birbirini kovaladı, MÖ 45 yılında İspanya’da Pompeius’un iki oğlunu yenilgiye uğrattı. Bu başarılarının ardından Sezar, Roma İmparatorluğu’nda bütün yetkinin tek sahibi oldu. Hükümdar ünvanından başka haleflerine de geçmek şartıyla imparator ünvanını aldı. Diktatörlüğü 10 yıl için uzatıldı. MÖ 45 yılının Şubat ayında kızı Tullia öldü. Sezar hayatı boyunca bu şoktan kurtulamadı.

Jül Sezar kazandığı yetkileri iyiye kullanarak devlet bakımından çok faydalı ıslahat yapmış, İtalya şehirlerinin hukuki durumunu bir düzene bağlamış, eyaletlerin idaresini düzeltmiştir. Bu arada borçlara ait kanunları hafifletmiş, eyalet halkına vatandaşlık ve senatör olabilme yetkilerini tanımış, fakir olanların Kartaca’da ve Korent’te koloni kurmalarını sağlamıştır.

Jül Sezar’ın aldığı bu tedbirler, senatonun yetkilerini ve kuvvetini oldukça sınırlıyordu. MÖ 44 yılında ömür boyu diktatörlük elde edince, cumhuriyet idaresi yerine monarşist bir rejim kuracağı fikri uyandı. Bunu kabul etmek istemeyen aristokratlar, başlarında Brutus ile Cassius olmak üzere, bir suikast hazırladılar. Jül Sezar, MÖ 15 Mart 44 tarihinde Roma'da 56 yaşında senatoda iken öldürüldü. Brütüs’ü suikastçılar arasında gören Sezar'ın son sözleri ''Sen de mi, Brutus?'' oldu.

Suikastçılar Roma halkına Sezar’ın öldürülmesini büyük bir başarı olarak anlattılar. Ancak, halkın tepkisi bekledikleri gibi olmayınca Roma’yı terk etmek zorunda kaldılar.

Roma halkı katilleri affetmedi. O sırada, senatonun Jül Sezar’ı öldürenleri bağışladığı öğrenilince halk senatoya saldırdı. Senato ateşe verildi. Sezar’ı öldüren kişilerin başını çeken Brutüs ve Cassias kaçmalarına rağmen Roma ordusuna karşı savaştılar, ancak yenilmeleri üzerine her ikisi de intihar etti. Roma İmparatorluğu 500 yıl süresince Sezar’ın fetihleri sayesinde gücünü korudu. Yaşadığı çağda en büyük imparatorluğu kuran Sezar’ın adı, Roma’da “imparator” ile eş anlamlı olarak kullanıldı. İmparatorlara “sezar” denildi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder