ANTİK BAĞLANTI - 1
İngiltere ve Mısır arasındaki bağlantı, tek bir kültürel kökenden ortaya
çıktıkları şeklinde de açıklanabilir.
Avebury, Silbury Bill ve Sanctuary (Avebury sokaklarından birinin
sonunda yer alan taş ve ağaç dairesi) gibi anıtların radyokarbon tarihlerine bakarak, Marlborough Downs'daki ikiz dairenin M.Ö.
3000'lerde yapıldığından emin olabiliriz. Silbury Hill M.Ö. 2750, Sanctuary ise M.Ö. 2900'leri işaret etmektedir. Projenin meyvelerini vermesi
için başlangıç tarihi olarak M.Ö. 3000 'leri almak oldukça mantıklıdır.
Bu dönem, M.Ö. 3. binyılın başlarında gerçekleşen kültürel sıçramayla
aynı tarihe rastlamaktadır; bu dönemde Orkney Islands'daki Stennes Taşları'ndan Wiltshire'daki Stonehenge'e (iki yapı birbirinden
840 kilometre uzaklıktadır) İrlanda'daki Newgrange Co. Meath ve Cumbria'daki Castle Rigg'e kadar birçok
önemli megalitik yapı inşa
edilmiştir.
Bütün kanıtlar, Marlborough Downs'daki yeryüzü şekillerinin yapılmasının bu kültürel hareketin bir parçası olduğunu göstermektedir. Şimdi bunun İngiliz Adaları'ndaki fikir birikimlerinin sonucu olan tesadüfi bir gelişim mi olduğunu, yoksa başka bir yerden mi etkilendiğini bulmak zorundayız.
İklim Değişiklikleri
Yeryüzü dairelerinin mühendislerinin kökenine ait kanıtları düşünmeden önce, M.Ö. 3000 tarihlerinde gerçekleşen 100 yıllık bir iklim değişikliğinden bahsetmemiz gereklidir. Bu ani değişim Avrupa'yı ciddi şekilde etkilemiş ve muhtemelen dünya çapında bir fenomen olmuştur.
Dünya'nın 100,000 yıl önceki iklimini incelemek heyecanlı bir konudur. Birçok bilimsel disiplinin ilgisini çekmektedir. O kadar antik çağlardan günümüze meteorolojik kayıtlar kalamayacağına göre, belli bir günde havanın nasıl olduğunu söylemek olanaksızdır. Ancak, bir iklim periyodundan diğerine geçişi açığa çıkarmak mümkündür. Bu büyük resim; arkeoloji, radyokarbon tarih yöntemi, jeoloji, polen analizi, ağaç halkaları tarih yöntemi, okyanus tortuları,göl tortuları, buzul özleri, izotop ölçümleri, fosilleşmiş böcek kalıntıları ve benzerlerinden elde edilen parçaların biraraya gelmesinden oluşmaktadır.
Şu anda M.Ö. 15.000 yıllarında son bulan Buzul Çağı'na göre çok daha
ılıman bir iklimde yaşamaktayız. Bu tarih, buzulların bir gecede
çekilmediğini açıkça göstermektedir. Sonraki birkaç binyıl boyunca küçük
değişimler olmuştur ve özellikle M.Ö. 8000-5000 yılları arasında hızlı bir
ısınma yaşanmıştır. M.Ö. 5000 yıllarında, iklim bugün "Atlantik" periyodu
olarak bilinen durumuna gelmiş, Avrupa ve Kuzey Amerika bugünkünden 1-3
derece daha sıcak olmuştur.
W. Wendland ve R. Bryson, Journal of Quarternary Research dergisinde 1974'de
yazdıkları yazıda, geniş incelemeler sonucunda buzul çağı sonrası iklim
değişiminde beş önemli dönem göstermişlerdir; bu dönemler kültürel
değişimdeki beş önemli döneme denk gelmektedir. Bu iki fenomen arasında
bir bağlantı olduğu açıktır.
Mısır hanedanlarının başladığı ve İngiltere'deki taş dairelerinin ortaya
çıktığı döneme denk gelen tarihlerde, M.Ö. 3000 yıllarında ani bir iklim
değişikliği gerçekleşmiştir. Bu tarihten önce Mısır ve Kuzey Afrika
bugünkünden çok daha nemli bir iklime sahipti. Örneğin; M.Ö. 3000'den
önceki binyılda, Sahra Çölü'ndeki Cad Gölü, bugünkünden 30-40 metre daha
derindi ve bu da bütün bölgedeki yağış oranının o zamanlarda çok daha
fazla olduğunu göstermektedir.
Daha önce de gördüğümüz gibi, erozyon kalıplarından aldığımız bilgiler
Sfenks'in bu daha nemli dönemde tamamlandığını göstermektedir. M.Ö.
3000'lerden beri, Sfenks'in etrafında geniş su erozyonlarına dair izlere
rastlanmamıştır. Sfenks'in hanedanlar döneminden çok daha önce
tamamlandığını kabul etmek istemedikleri için, bu konu Mısır
bilimcilerinin kafasını karıştırmaktadır. Oysa piramitlerin dış
yüzeyindeki aşınma izleri, bu anıtlar hakkında Ortodoks bilim adamlarının
savunduğuna uygun şekilde herhangi bir su erozyonu kalıntısına
rastlanmamaktadır.
Alp Dağları'nda da M.Ö. 3000 yıllarındaki iklim değişikliğine ait izlere
rastlanmıştır. Bu, ilk kanıtın keşfedildiği Val Piora'nın ardından Piora Oscillation olarak tanınmıştır.
Burada yapılan polen analizleri, soğuk bir döneme işaret etmektedir.
Profesör H. H. Lamb, Climate, History and the Modern World (İklim, Tarih ve Modern Dünya) adlı kitabında şöyle
demektedir:
Bu daha soğuk dönem oldukça kısa, en fazla dörtyüz yıl sürmüş gibi görünmektedir. Fakat izleri ya da bitki örtüsündeki
değişim, Alaska'ya, Colombian Andes'in yukarı ormanlık
sınırlarına ve Kenya dağlarına kadar yayılmıştır. Küresel düzende belirgin
bir değişim olduğu kesindir. Dahası; bu, buzul çağının ardından gelen en
sabit ılık iklimin sonuna denk gelmektedir... Atlantis iklimi denen
dönemin sonuna.
Avustralya kadar uzak bir yerde bulunan ve aynı dönemde güçlü bir iklim
değişimi gerçekleştiğini gösteren kanıtlar, dünya çapında bir değişim
yaşandığı kavramını desteklemektedir. Bu sarsıntılar, M.Ö. 1000 yıllarında
yerleşip "subboreal" denen haline gelene kadar
birkaç asır sürmüştür.
Bu dönemi özetlemek için Profesör Lamb şöyle demektedir:
Farklı zaman dilimlerinde farklı insanlar, eski zamanlardaki bir Altın
Çağ'dan bahsetmişlerdir. Bu kavram, antik Yunan ve Roma edebiyatının
yanında başka kültürlerde de karşımıza çıkmaktadır. Genellikle toplumun
idealize olmuş halini anlatır ama bazen İncil'deki Cennet Bahçesi'nde
olduğu gibi kayıp bir kara parçasından da bahsedilir.
Bu, kitabın değişime uğradığı konusundaki mitlerden bazıları olabilir.
Çok yüksek bir uygarlığın varlığı ve yokoluşuna ait bildirilen zaman, farklı bölgelerde elbette ki tutarlılık
göstermemektedir. Ancak Afrika ve Arap çölleri civarında yaklaşık M.Ö.
3000 yıllarında'büyük bir nüfus
azalması yaşandığı kesin gibidir.
Lamb, bu tarihlerde İngiltere'de de benzer bir şeyin gerçekleştiğini
söyleyebilirdi. İngiltere'deki megalitik yapılarda olduğu kadar, bu dönemde tarımda da önemli değişimler
olmuştur. M.Ö. 4. binyılın sonlarına kadar, yüksek tepelerde ve sürülen
tarlalarda ağaç bulunmuyordu ama bu süreç aniden tersine döndü ve doğal
bitki örtüsü ortaya çıkmaya başladı.
M.Ö. 3200'lerden 2970'lere kadar, insan aktivitelerinde bir azalma vardı
ve bu döneme ait radyokarbon bulguları aynı azalmayı göstermektedir. Bu, söz konusu dönemde
insanların bir felaketle karşı karşıya kaldığına işaret etmektedir. Ayrıca
tarımdan hayvancılığa geçiş de söz konusudur. Prehistoric Avebury'nin yazan Aubrey Burl, şöyle demektedir:
M.Ö. 3250 ve M.Ö. 2650 yılları arasında kalan zaman, güney İngiltere'de
çok az kişinin sağ kalabildiği tarihöncesi bir "Karanlık Çağ"a işaret
etmektedir... Carbon-14 yöntemiyle kesin
olarak tarihlendirilen metinlerden elde edilen kanıtlar, böyle bir
gerilemeyi göstermektedir... bu kanıtlara göre M.Ö. 4450'lerde güney ve
doğu İngiltere'de büyüyen hareketler vardı ama M.Ö. 3100 ve M.Ö. 2850
yılları arasında bir yerde aniden belirgin bir gerileme ve nüfusta hızlı
bir düşüş başladı.
Bu ani değişimin nedeni belirsizdir ama muhtemelen dünyanın her yerinde
görülen ani iklim değişiminden kaynaklanmaktadır. Ancak, nüfustaki bu
düşüş aynı zamanda Avrupa'daki en etkileyici Neolitik anıtların
bazılarının dikildiği tarihlere Taslamaktadır. O halde bağlantı
nedir?
Yirminci yüzyılın başlarından yakın zamana kadar, İngiltere'deki kültürel
gelişimin Orta Doğu ve Akdeniz'den yayılan fikirlerden kaynaklandığına
inanılıyordu. Fakat radyokarbon bulguları, İngiltere'deki Neolitik anıtların Crete ve Akdeniz'deki diğer her yerdeki gelişim periyodundan önceki
tarihlere rasladığmı göstermektedir.
Bu yeni fikirlerin nereden kaynaklandığına dair belirgin bulgular olmadığı
gibi difüzyon kavramı terkedilmiş ve
şimdi bütün bunlar İngiltere'deki ani gelişimin bir parçası olarak
görülmeye başlanmıştır.
Marlborough Daireleri'ndeki Çelişki
Marlborough Downs'daki yeryüzü şekillerinin
varlığı, İngiltere'deki kültürel gelişim hakkında bazı çelişkiler ortaya
çıkarmaktadır. Wiltshire'daki bütün
anıtlar arasında kısa tarihsel boşluklar vardır ve bu da, daha önceki
hiçbir şeye benzemeyen bir kavramı vurgulamaktadır. Ancak Wiltshire bu konuda yalnız değildir. İrlanda'daki Newgrange kadar uzak yerler ve Orkney Adaları'ndaki Maes Howe da aynı kültürel damgaları taşımaktadır.
Bu anıtlarda görülen inşa tekniklerinin becerisi (yaz ortası gündoğumu ve
günbatımına uygun düşmeleri gibi), diğer örneklerde görülmeyen bir yüksek
bilgiye işaret etmektedir. Ayrıca bunlar, İngiliz Adaları'ndaki en eski
dairesel yapılardır.
Bu anıtların aynı zamanda daha büyük yeryüzü şekillerinin parçaları olup
olmadığını anlamak üzere diğer yapılar üzerinde yeterince derin inceleme
yapmadım. Ama içlerinden birinin en azından Marlborough Downs'daki ikisiyle aynı
boyutlarda olduğunu biliyorum. Bu daire İngiltere'nin Cotswold yöresinde bulunmaktadır ve çevre çizgisi üzerinde, diğer yapıların
yanında, Rollright taş dairesi de
bulunmaktadır.
Üçüncü daire hakkında burada bilgi vermiyorum, çünkü Marlborough Downs'daki dairelerin başlı başına
incelenmeyi hakettiğine inanıyorum.
Ama aynı zamanda şekillerin ilk bakışta farkedilmemelerine karşın bilinçli olarak yaratıldıklarının da farkındayım. Ancak,
yeterince zaman verilir ve daha fazla çalışına yapılırsa, daha başka
yeryüzü şekillerinin de ortaya çıkacağından eminim.
Dairesel anıtların yerlerini incelemek, ülkenin genellikle batı yarısında
yer aldıklarını ve hatta doğu yarısında sadece bir tane bulunduğunu
göstermektedir. İskoçya'nın doğu kıyısında yer alan Aberdeenshire, İngiliz Adaları'ndaki en büyük taş dairelerinden biridir.
Outer Hebrides'daki Callanish gibi ada yapılarına ancak denizden ulaşılabilir. Ayrıca İskoçya'nın
kuzeyinden deniz yoluyla İrlanda ve Fransa'nın batı kıyısıyla İber yarımadasında da benzer yapılar bulunmaktadır. Olanaksız görünmekle
birlikte, M.Ö. 3000 yıllarında bir grup insanın doğudan değil batıdan akın
ederek önce İrlanda'ya geldikleri ve buradan İngiliz Adaları'nın batı
yarısına yayıldıklarını düşünmek tek mantıklı açıklama olacaktır. Ama bu
insanlar nereden gelmişlerdi?
Aynı dönemde Mısır hanedanlarının sofıstik kozmoloji, yazılı bir dil ve sanatsal beceriler gibi ani
sıçrayışları gerçekleşmiştir. Bazı otoriteler İngiltere'deki anıtların
ortaya çıkışını özgün bir gelişmeye bağlarken, diğerleri
kültürün İndus ve Euphrates bölgesindeki insanlardan etki aldığını savunmaktadırlar.
Profesör Emery tarafından ortaya
atılan üçüncü bir alternatif ise, henüz keşfedilmemiş başka bir yerden
etki aldıklarıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder