3 Ekim 2021 Pazar

ANTİK BAĞLANTI - 1


 ANTİK BAĞLANTI - 1

 

İngiltere ve Mısır arasındaki bağlantı, tek bir kültürel kökenden ortaya çıktıkları şeklinde de açıklanabilir.

AveburySilbury Bill ve Sanctuary (Avebury sokaklarından birinin sonunda yer alan taş ve ağaç dairesi) gibi anıtların radyokarbon tarihlerine bakarak, Marlborough Downs'daki ikiz dairenin M.Ö. 3000'lerde yapıldığından emin olabiliriz. Silbury Hill M.Ö. 2750, Sanctuary ise M.Ö. 2900'leri işaret etmektedir. Projenin meyvelerini vermesi için başlangıç tarihi olarak M.Ö. 3000 'leri almak oldukça mantıklıdır.

Bu dönem, M.Ö. 3. binyılın başlarında gerçekleşen kültürel sıçramayla aynı tarihe rastlamaktadır; bu dönemde Orkney Islands'daki Stennes Taşları'ndan Wiltshire'daki Stonehenge'e (iki yapı birbirinden 840 kilometre uzaklıktadır) İrlanda'daki Newgrange CoMeath ve Cumbria'daki Castle Rigg'e kadar birçok önemli megalitik yapı inşa edilmiştir.



Bütün kanıtlar, Marlborough Downs'daki yeryüzü şekillerinin yapılmasının bu kültürel hareketin bir parçası olduğunu göstermektedir. Şimdi bunun İngiliz Adaları'ndaki fikir birikimlerinin sonucu olan tesadüfi bir gelişim mi olduğunu, yoksa başka bir yerden mi etkilendiğini bulmak zorundayız.

İklim Değişiklikleri 

Yeryüzü dairelerinin mühendislerinin kökenine ait kanıtları düşünmeden önce, M.Ö. 3000 tarihlerinde gerçekleşen 100 yıllık bir iklim değişikliğinden bahsetmemiz gereklidir. Bu ani değişim Avrupa'yı ciddi şekilde etkilemiş ve muhtemelen dünya çapında bir fenomen olmuştur.

Dünya'nın 100,000 yıl önceki iklimini incelemek heyecanlı bir konudur. Birçok bilimsel disiplinin ilgisini çekmektedir. O kadar antik çağlardan günümüze meteorolojik kayıtlar kalamayacağına göre, belli bir günde havanın nasıl olduğunu söylemek olanaksızdır. Ancak, bir iklim periyodundan diğerine geçişi açığa çıkarmak mümkündür. Bu büyük resim; arkeoloji, radyokarbon tarih yöntemi, jeoloji, polen analizi, ağaç halkaları tarih yöntemi, okyanus tortuları,göl tortuları, buzul özleri, izotop ölçümleri, fosilleşmiş böcek kalıntıları ve benzerlerinden elde edilen parçaların biraraya gelmesinden oluşmaktadır.



Şu anda M.Ö. 15.000 yıllarında son bulan Buzul Çağı'na göre çok daha ılıman bir iklimde yaşamaktayız. Bu tarih, buzulların bir gecede çekilmediğini açıkça göstermektedir. Sonraki birkaç binyıl boyunca küçük değişimler olmuştur ve özellikle M.Ö. 8000-5000 yılları arasında hızlı bir ısınma yaşanmıştır. M.Ö. 5000 yıllarında, iklim bugün "Atlantik" periyodu olarak bilinen durumuna gelmiş, Avrupa ve Kuzey Amerika bugünkünden 1-3 derece daha sıcak olmuştur.



W. Wendland ve R. BrysonJournal of Quarternary Research dergisinde 1974'de yazdıkları yazıda, geniş incelemeler sonucunda buzul çağı sonrası iklim değişiminde beş önemli dönem göstermişlerdir; bu dönemler kültürel değişimdeki beş önemli döneme denk gelmektedir. Bu iki fenomen arasında bir bağlantı olduğu açıktır.



Mısır hanedanlarının başladığı ve İngiltere'deki taş dairelerinin ortaya çıktığı döneme denk gelen tarihlerde, M.Ö. 3000 yıllarında ani bir iklim değişikliği gerçekleşmiştir. Bu tarihten önce Mısır ve Kuzey Afrika bugünkünden çok daha nemli bir iklime sahipti. Örneğin; M.Ö. 3000'den önceki binyılda, Sahra Çölü'ndeki Cad Gölü, bugünkünden 30-40 metre daha derindi ve bu da bütün bölgedeki yağış oranının o zamanlarda çok daha fazla olduğunu göstermektedir.

Daha önce de gördüğümüz gibi, erozyon kalıplarından aldığımız bilgiler Sfenks'in bu daha nemli dönemde tamamlandığını göstermektedir. M.Ö. 3000'lerden beri, Sfenks'in etrafında geniş su erozyonlarına dair izlere rastlanmamıştır. Sfenks'in hanedanlar döneminden çok daha önce tamamlandığını kabul etmek istemedikleri için, bu konu Mısır bilimcilerinin kafasını karıştırmaktadır. Oysa piramitlerin dış yüzeyindeki aşınma izleri, bu anıtlar hakkında Ortodoks bilim adamlarının savunduğuna uygun şekilde herhangi bir su erozyonu kalıntısına rastlanmamaktadır.



Alp Dağları'nda da M.Ö. 3000 yıllarındaki iklim değişikliğine ait izlere rastlanmıştır. Bu, ilk kanıtın keşfedildiği Val Piora'nın ardından Piora Oscillation olarak tanınmıştır. Burada yapılan polen analizleri, soğuk bir döneme işaret etmektedir. Profesör H. H. LambClimateHistory and the Modern World (İklim, Tarih ve Modern Dünya) adlı kitabında şöyle demektedir:

Bu daha soğuk dönem oldukça kısa, en fazla dörtyüz yıl sürmüş gibi görünmektedir. Fakat izleri ya da bitki örtüsündeki değişim, Alaska'yaColombian Andes'in yukarı ormanlık sınırlarına ve Kenya dağlarına kadar yayılmıştır. Küresel düzende belirgin bir değişim olduğu kesindir. Dahası; bu, buzul çağının ardından gelen en sabit ılık iklimin sonuna denk gelmektedir... Atlantis iklimi denen dönemin sonuna.



Avustralya kadar uzak bir yerde bulunan ve aynı dönemde güçlü bir iklim değişimi gerçekleştiğini gösteren kanıtlar, dünya çapında bir değişim yaşandığı kavramını desteklemektedir. Bu sarsıntılar, M.Ö. 1000 yıllarında yerleşip "subboreal" denen haline gelene kadar birkaç asır sürmüştür.

Bu dönemi özetlemek için Profesör Lamb şöyle demektedir:

Farklı zaman dilimlerinde farklı insanlar, eski zamanlardaki bir Altın Çağ'dan bahsetmişlerdir. Bu kavram, antik Yunan ve Roma edebiyatının yanında başka kültürlerde de karşımıza çıkmaktadır. Genellikle toplumun idealize olmuş halini anlatır ama bazen İncil'deki Cennet Bahçesi'nde olduğu gibi kayıp bir kara parçasından da bahsedilir.



Bu, kitabın değişime uğradığı konusundaki mitlerden bazıları olabilir. Çok yüksek bir uygarlığın varlığı ve yokoluşuna ait bildirilen zaman, farklı bölgelerde elbette ki tutarlılık göstermemektedir. Ancak Afrika ve Arap çölleri civarında yaklaşık M.Ö. 3000 yıllarında'büyük bir nüfus azalması yaşandığı kesin gibidir.

Lamb, bu tarihlerde İngiltere'de de benzer bir şeyin gerçekleştiğini söyleyebilirdi. İngiltere'deki megalitik yapılarda olduğu kadar, bu dönemde tarımda da önemli değişimler olmuştur. M.Ö. 4. binyılın sonlarına kadar, yüksek tepelerde ve sürülen tarlalarda ağaç bulunmuyordu ama bu süreç aniden tersine döndü ve doğal bitki örtüsü ortaya çıkmaya başladı.



M.Ö. 3200'lerden 2970'lere kadar, insan aktivitelerinde bir azalma vardı ve bu döneme ait radyokarbon bulguları aynı azalmayı göstermektedir. Bu, söz konusu dönemde insanların bir felaketle karşı karşıya kaldığına işaret etmektedir. Ayrıca tarımdan hayvancılığa geçiş de söz konusudur. Prehistoric Avebury'nin yazan Aubrey Burl, şöyle demektedir:

M.Ö. 3250 ve M.Ö. 2650 yılları arasında kalan zaman, güney İngiltere'de çok az kişinin sağ kalabildiği tarihöncesi bir "Karanlık Çağ"a işaret etmektedir... Carbon-14 yöntemiyle kesin olarak tarihlendirilen metinlerden elde edilen kanıtlar, böyle bir gerilemeyi göstermektedir... bu kanıtlara göre M.Ö. 4450'lerde güney ve doğu İngiltere'de büyüyen hareketler vardı ama M.Ö. 3100 ve M.Ö. 2850 yılları arasında bir yerde aniden belirgin bir gerileme ve nüfusta hızlı bir düşüş başladı.

Bu ani değişimin nedeni belirsizdir ama muhtemelen dünyanın her yerinde görülen ani iklim değişiminden kaynaklanmaktadır. Ancak, nüfustaki bu düşüş aynı zamanda Avrupa'daki en etkileyici Neolitik anıtların bazılarının dikildiği tarihlere Taslamaktadır. O halde bağlantı nedir?

Yirminci yüzyılın başlarından yakın zamana kadar, İngiltere'deki kültürel gelişimin Orta Doğu ve Akdeniz'den yayılan fikirlerden kaynaklandığına inanılıyordu. Fakat radyokarbon bulguları, İngiltere'deki Neolitik anıtların Crete ve Akdeniz'deki diğer her yerdeki gelişim periyodundan önceki tarihlere rasladığmı göstermektedir. Bu yeni fikirlerin nereden kaynaklandığına dair belirgin bulgular olmadığı gibi difüzyon kavramı terkedilmiş ve şimdi bütün bunlar İngiltere'deki ani gelişimin bir parçası olarak görülmeye başlanmıştır.

Marlborough Daireleri'ndeki Çelişki 

Marlborough Downs'daki yeryüzü şekillerinin varlığı, İngiltere'deki kültürel gelişim hakkında bazı çelişkiler ortaya çıkarmaktadır. Wiltshire'daki bütün anıtlar arasında kısa tarihsel boşluklar vardır ve bu da, daha önceki hiçbir şeye benzemeyen bir kavramı vurgulamaktadır. Ancak Wiltshire bu konuda yalnız değildir. İrlanda'daki Newgrange kadar uzak yerler ve Orkney Adaları'ndaki Maes Howe da aynı kültürel damgaları taşımaktadır.

Bu anıtlarda görülen inşa tekniklerinin becerisi (yaz ortası gündoğumu ve günbatımına uygun düşmeleri gibi), diğer örneklerde görülmeyen bir yüksek bilgiye işaret etmektedir. Ayrıca bunlar, İngiliz Adaları'ndaki en eski dairesel yapılardır.

Bu anıtların aynı zamanda daha büyük yeryüzü şekillerinin parçaları olup olmadığını anlamak üzere diğer yapılar üzerinde yeterince derin inceleme yapmadım. Ama içlerinden birinin en azından Marlborough Downs'daki ikisiyle aynı boyutlarda olduğunu biliyorum. Bu daire İngiltere'nin Cotswold yöresinde bulunmaktadır ve çevre çizgisi üzerinde, diğer yapıların yanında, Rollright taş dairesi de bulunmaktadır.

Üçüncü daire hakkında burada bilgi vermiyorum, çünkü Marlborough Downs'daki dairelerin başlı başına incelenmeyi hakettiğine inanıyorum. Ama aynı zamanda şekillerin ilk bakışta farkedilmemelerine karşın bilinçli olarak yaratıldıklarının da farkındayım. Ancak, yeterince zaman verilir ve daha fazla çalışına yapılırsa, daha başka yeryüzü şekillerinin de ortaya çıkacağından eminim.

Dairesel anıtların yerlerini incelemek, ülkenin genellikle batı yarısında yer aldıklarını ve hatta doğu yarısında sadece bir tane bulunduğunu göstermektedir. İskoçya'nın doğu kıyısında yer alan Aberdeenshire, İngiliz Adaları'ndaki en büyük taş dairelerinden biridir.

Outer Hebrides'daki Callanish gibi ada yapılarına ancak denizden ulaşılabilir. Ayrıca İskoçya'nın kuzeyinden deniz yoluyla İrlanda ve Fransa'nın batı kıyısıyla İber yarımadasında da benzer yapılar bulunmaktadır. Olanaksız görünmekle birlikte, M.Ö. 3000 yıllarında bir grup insanın doğudan değil batıdan akın ederek önce İrlanda'ya geldikleri ve buradan İngiliz Adaları'nın batı yarısına yayıldıklarını düşünmek tek mantıklı açıklama olacaktır. Ama bu insanlar nereden gelmişlerdi?

Aynı dönemde Mısır hanedanlarının sofıstik kozmoloji, yazılı bir dil ve sanatsal beceriler gibi ani sıçrayışları gerçekleşmiştir. Bazı otoriteler İngiltere'deki anıtların ortaya çıkışını özgün bir gelişmeye bağlarken, diğerleri kültürün İndus ve Euphrates bölgesindeki insanlardan etki aldığını savunmaktadırlar. Profesör Emery tarafından ortaya atılan üçüncü bir alternatif ise, henüz keşfedilmemiş başka bir yerden etki aldıklarıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder