Bu ustaca yöntem, antik Mısır'da kullanılan yönteme çok benzemektedir ve
bu da, kültürel bir bağlantı bulunduğu olasılığını
güçlendirmektedir.
Yeryüzünü Gözlemlemek
Şehir planlama ve mimarideki geçmişime karşın, İngiliz Adaları'ndaki
antik insanların Marlborough Downs'da belli olduğu gibi yeryüzünü nasıl
gözlemleyebildiklerini anlamakta çok zorlandım. Bugün gözlem işi, lazer
teknolojisi ve uydu iletişim sistemlerini kullanan çok karmaşık bir
iştir.
Global Positioning System (GPS) (Küresel Konumlandırma Sistemi; uydu aracılığıyla Dünya üzerindeki herhangi bir nesnenin bulunduğu konumu en fazla bir metrelik sapma payıyla tespit etmek için kullanılır. Ç.N.), Amerikan askeri teşkilatı tarafından uzay teknolojisi kullanılarak geliştirilmiştir.
Bir GPS kaynağını elinizde tutarak, gezegen üzerinde nerede
bulunduğunuzu tam olarak söyleyebilirsiniz. Bir sistem olarak denizciler
için vazgeçilmezdir, ancak harita hazırlama tekniklerinde de yoğun bir
şekilde kullanılır. Genel olarak, gözlem üç önemli temel işlemi
gerektirir:
¾ Açıları ölçme ve ayarlama;
¾ Uzaklıkları ölçme;
¾ Pozisyonları önceden belirlenmiş planlara uyarlamak.
GPS'den önce, gözlemler yüksek hassasiyetli teodolitler kullanılarak
yapılıyordu. Bu araçlar, işaret noktaları arasındaki açıların tam tutarlı
bir şekilde ölçülmesi için kullanılırdı. Triangulation kullanılarak,
belirlenen bir referans noktasından birim uzaklıkta, bu şekilde istenen
her yer gözlemlenebiliyordu.
Örneğin; yeryüzünde bir kenarı 100 metre olan bir eşkenar üçgen çizmek istiyorsam, önce üçgenin bir kenarını doğru olarak ölçmem gerekir. Zamanda geriye doğru yolculuk yaparken, araçların tutarlılığı azalır ama yöntem aynı kalır. Roma gözlem araçları karmaşık değildi ama yol bağlantılarını sağlamalarında önemli rol oynamıştır.
Ne var ki, 9.6 kilometrelik bir yarıçap belirlemek de küçük bir iş değildir. Bu, en azından GPS'ler icat edilene kadar, en modern gözlemcileri bile zorlayacak bir işti. Toprak üzerindeki bu dairelerin sunduğu kanıta karşın, Neolitik dönemde herhangi bir araç icat etmiş olabileceklerini sanmıyorum. Şimdiki adımım, bu işin nasıl başarıldığını bulmaktı.
Hatlar oluşturmak, basit araçlarla sınırlanmış bir uygarlık için
mantıklıdır. Birkaç düz sopadan başka bir şey gerektirmez. Ancak açı
hesaplamaları, ilk düşündüğümde, oldukça zor görünüyordu. Marlborough
Downs'daki daireler söz konusu olduğunda ise, antik gözlemcilerin bunu
büyük bir tutarlılıkla yapmaları gerekiyordu.
Modern teodolit, oldukça karmaşık bir araçtır. Hele dairesel bir halkanın
ortasında bulunan basit bir metal gözlem çubuğundan oluşan Roma
versiyonunda, neredeyse olanaksızdır. Neolitik çağlara ait kazıların
hiçbirinde böyle bir alete raslanmadı. O halde, başka bir çözüm bulmuş
olmalıydılar. Bu gizemi açığa kavuşturmak için, öncelikle bir dizi
yapıdaki açı bağlantılarını incelemeliydim. Matematiksel açıdan zor
olmamakla birlikte, bir bilgisayar yardımı olmadan bu işi yapmak inanılmaz
derecede zor bir iştir. 1991 sonbaharında bir tane satın aldım. Bu yeni
makine, üzerinde çalıştığım proje doğrultusunda gerçekten büyük yardımcı
oldu. Ama bu dönemde yaptığım araştırmalar beni Marlborough Downs'dan
uzaklaştırarak, çalışmalarımın başlarında bulunduğum bölgeye, Cotswold'a
ve özellikle de Bredon Hill'deki yapının yakınlarına götürdü.
Bredon Hili ve Çevresi
İnceleme altındaki bölge, doğu-batı yönünde 17.7 kilometre ve kuzey-güney
yönünde 14.5 kilometredir. Bu bölge, yarı Cotswold, yarı Vale ot'Evesham
ve yarı Severn Valley'dir. Kuzey ve batı yönleri, İngiltere'nin en
muhteşem nehirlerinden biri olan Avon tarafından çevrelenir ve Evesham,
Pershoe ve Tewkesbury'ye bağlanır. Doğusu ve güneyinde ise, Cotswold yer
alır. Ortada, uyuyan bir kaplumbağanın sırtı gibi Bredon Hill
yükselir.
Yaklaşık 300 metre yüksekliğindeki zirvesi, hemen her açıdan muhteşem
görüntüler sunar. Bredon Hill ve Cotswold yakınlarından sağlanan
kireçtaşı, bölgenin büyük bölümünü kaplayan özgün mimari yapısı için
malzeme sunar. Avon kıyısı boyunca uzanan binalar, geleneksel tuğla ve
kereste kullanımını yansıtır.
Burası Marlborough Downs'la karşılaştırıldığında arkeolojik kalıntılar
açısından önemli bir yer değildir. Neolitik çağlara ait en erken görülen
tarihler, M.Ö. 2600 civarıdır ama Cotswold yakınlarında bulunan
long-barrowlar, M.Ö. 3200'lerde bölgede yaşam olduğunu göstermektedir.
Bredon Hill'de Demir Çağı'na ait bir tepecik bulunmuş ve burada yapılan
kazılarda elli ceset çıkarılmıştır. Erkek cesetlerin pozisyonlarına
bakılırsa, köylerini korumaya çalışırken ölmüş gibidirler. Güneydeki
Woolstone Hill'de de benzerlerine raslanmıştır ama birkaç işaret veya
dikili taş dışında bunlarda antik esintiler yoktur.
Onyedinci yüzyılın ortalarında bölgeye Hıristiyanlık hakim olmuştur ve
kısa süre sonra Worcester yakınlarında bir piskoposluk kurulmuştur. Ünlü
Evesham Manastırı, 701'de kurulmuştur. Efsaneye göre, Eoves adındaki çoban
domuzlarını otlatırken içlerinden bir dişi yakındaki ormana doğru koşar.
Doğum yapacağını düşünerek peşinden gittiğinde, ormanda ilahi söyleyen
Meryem Ana ve iki melekle karşılaşır.
Bu deneyimini Worcester Piskoposu Egwin'e anlatır ve o da aynı yere
gelir. Kendisine orada manastırı inşa etmesi söylenir. Piskopos bunu yapar
ve iyiyürekli çobanın anısına Eoves adını veıir. Ülkedeki en güçlü
manastırlardan biri haline gelir ve bütün Avrupa'dan hacılar gelmeye
başlar.
1265'de, Parlamento'nıın Babası olarak bilinen Simon de Montfort,
Eveslıam'da kanlı bir yenilgiye uğramıştır. Tarihçilerin bildirdiğine göre
"o öldüğünde, gökyüzü karardı ve gökgürültüleri, dev şimşekler eşliğinde
dünyayı salladı". Kilise, onun cesedine saygı göstererek yüksek sunağın
altına gömmüştür. Birçok derde şifa olduğu söylenmesi, manastırın
İngiltere'deki değerini yükseltmiştir. Manastır, VIII. Henry'nin
manastırları kapatma kararı doğrultusunda yok olmuştur. Bu kararın nedeni,
Roma'daki Papa'nın yerine kralı güçlendirmektir ve bugüne ulaşan tek
kalıntı, çan kulesidir.
Pershore Manastırı, biraz daha iyi bir yazgı izlemiştir. İlk Hıristiyan
yerleşim merkezlerinin sakinleri, sürekli olarak çapulcu Danimarkalılar'ın
akını altındaydı ve bu dönemde birçok manastır saldırıya uğrayarak yok
edilmiştir. Bugüne dek genel olarak pek kilise kalmamıştır. Manastır 983
yılında yeniden inşa edilirken, bir şefin torunu olan Odda, saygıdeğer
Azize Eadburga'nın kemiklerini getirterek manastıra gömdürmüştür.
Eadburga, Büyük Alfred'in torunuydu. Winchester'da bir manastıra kapanmış
ve 960'da orada ölmüştür. Evesham'da olduğu gibi, onun da mabeti hakkında
türlü efsaneler türemiştir. Bu yüzden, burası da hacılar için küçük bir
merkez haline gelmiştir. Ama muhteşem manastırdan günümüze kalan tek şey,
korosu, kulesi ve kilisenin doğu transeptidir. Manastır, Azize Eadburga ve
Azize Maryem'e ithaf edilmiştir.
Tewkesbury Manastır Kilisesi, yerel halk tarafından 453 £ ödenip satın
alınarak Cromwell'in adamlarından korunmuş ve günümüze kadar ayakta
kalmıştır. Şu anda İngiltere'deki en büyük mahalle kiliselerinden biridir.
Dev Norman kolonları, Avrupa'dakilerin en büyükleridir. Onyedinci yüzyılda
daha sonra orada bir hücre yaptıran Theoc adlı bir rahip tarafından
yaptırılmıştır. Benedictler burada 715 yılında bir manastır inşa etmiş ama
daha sonra Danimarkalılar tarafından yıkılmıştır. Bugünkü manastır Norman
zamanlarından kalmadır ve Evesham ve Pershore gibi, Kutsal Bakire Meryem'e
ithaf edilmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder