6 Kasım 2021 Cumartesi

ANTİK MISIR MİMARİSİ - 3

 



Bunun haricinde o dönemden kalan bir papirüste yazılan­lar da, tüm bu tarihi kayıtları destekler niteliktedir. Abu Hormenies mabedinde bulunan Kıpti Papirüsü'nde şöyle bir pasaj vardır:

"Piramitler işte böyle yapıldı. Duvarlara astronomi, fizik ve diğer yararlı bilgilerin sırları yazıldı. Dilimizi okuyabilen herkes bunla­rı anlayabilsin diye."

Doğu Ezoterizmi'nde de Mısır Piramitleriyle ilgili benzer bilgilerle karşılaşmaktayız. 1900'lü yılların ilk çeyreğinde Tibet'e giderek, Himalayaların gizli mabetlerinde inisiye edilen İngiliz Teozofist A.P. Sinnett, daha sonra burada edindiği sırların bir kısmını Batı dünyasına duyurmuştur.

Himalayalı bir Üstad'ın müridi olduğu bilinen İngiliz Te­ozofist A.P. Sinnett, 1920 yılında Londra'da yayınladığı "Okült Öğretinin Derlenmiş Meyvaları" isimli kitabında Bü­yük Piramit hakkında yukarıda aktardığımız belgelere benzer bilgilere yer vermiştir:



Keşfedilen üç oda haricinde kesinlikle başka odala­rı da bulunan Büyük Piramit , başlangıçtan beri muhakkak ki, bir inisiyasyon mabedi ya da mekânı olarak tasarlanmış ve kullanılmış olmasına rağmen, Okült Gizemlerle ilgili olan ve büyük bir önem taşıyan bazı fiziki objelerin korunnasına yö­nelik bir amaca da hizmet ediyordu. Denildiğine göre bu objeler kayalık zeminin içine gömülmüş ve Pi­ramit de bunların üzerine inşa edilmiştir. Piramit'in formu ve büyüklüğü, onu deprem felaketlerinden ve hatta yeryüzünde periyodik olarak mey­dana gelen büyük hareketler sırasında sular altına kalmaktan koruyacak şekilde; düşünülmüşlür.

Piramidin içini keyfetmek için yapılan ilk araştırmalar Büyük Piramit yüzyıllarca kapalı bir kulu olarak kalmış ve bu devasa yapının içine açılan giriş kapılarına bir türlü ula­şılamamıştı... Bu nedenle piramidi sadece dışarıdan seyret­mekle yetinilebilmişti.

Tarihi kayıtlara göre Piramide girmeye çalışan ilk kişiye M.S 820 yılında rastlıyoruz. Harun-u Reşid'in oğlu olan Halife Abdullah Al-Mamun, piramidin içinde muazzam hazinelerin saklı olduğunu duydu­ğunda, bu gizemli yapıya girmeyi kafasma koymuştu. Yanına aldığı dönemin mühendis, mimar ve inşaatçılarıyla birlikte, günlerce bir giriş aradı durdu... Bulamayınca da, doğrudan yapının taş kütlesi üzerinde bir delik açmaya karar verdi. Ne var ki, çekiç ve balyozlarla bu işin yapılamayacağı­nı kısa bir süre içinde anladı. Ellerindeki malzemeler pirami­din dış yüzeyinde bir delik açmaya müsait değildi...

Mücadeleyi bırakmamaya kararlı olan halife, adamlarına taşları kızgınlaşana kadar ısıtmaları ve sonra da üzerlerine soğuk sirke dökerek çatlatmaları için emir verdi. Çok uzun ve yorucu çalışmalar sonucunda, bu yöntemle ancak 30 metrelik ufak bir tünel açabilmişlerdi. Ancak piramidin duvarları bite­cek gibi görünmüyordu!...

Bu yorucu ve verimsiz çabadan tam vazgeçiyordu ki, adamlarından biri, kayalardan birinden kopan küçük bir taş parçanın aşağıya düşüp çıkarttığı sesi işitti. Demek ki taşın düştüğü yerde bir boşluk vardı, lekrar gayretlendiler, sonun­da 1 metre yüksekliğinde 90 cm genişliğinde olan bir geçide vardılar. Burası 26 derecelik bir eğimle önce Piramid'in taş yapısı içinden, sonra da altındaki kaya zeminin içinden aşağı­ya doğru inen bir geçitti. Araplar aşağıya doğru eğimli olan bu geçidin ters istikametinde yukarıya doğru zorlukla ilerle­yerek, sonunda "Gizli Girişi" keşfettiler. Daha sonra da aynı tünelden aşağıya doğru inip, piramidin en dibindeki "Yeraltı Odası"na ulaştılar. Bu odada hiçbir şeye rastlamadılar. Oda boştu!...

Odanın en dibinde daracık bir tünel bulunuyordu. Tünele girdiler ama burası 15 metre ileride kör bir duvarla bi­tiyordu. "Yeraltı 0dası"nın zemininde bir de dimdik aşağıya inen bir kuyu bulunmaktaydı. Ancak kuyu 9 metre derinliğe kadar inip burada bitiyordu...

Al-Mamun'un adamları daha sonra geriye döndüler ve "Geçit"e düşen taşı buldular. Bu taşın, kırmızı granitten olan bir başka taşın önünü örttüğünü farkettiier. Bu iri granit yu­karıya doğru çıkan ikinci bir geçidin önünde tıkaç vazifesi gö­rüyordu. Uzun çabalardan sonra bu tünele girmeyi başardılar Tünelin içinde ilerlemeye başladılar Bir süre sonra yolları yi­ne granitten yapılmış iki tıkaçla kesildi. Granitten yapılma bu tıkaçları aşmak oldukça zor oluyordu...

Günler süren yoğun uğraştan sonra granit tıkaçlardan bi­rini bulunduğu yerden sökmeyi başardılar Karşılarına çıkan tünelden ilerleyip basık tavanlı ve yine 26 derecelik bir eğim yapan bir başka "Çıkış Geçidi"ne vardılar. Dizleri üzerinde süranerek 45 metrelik bir mesafe bo­yunca kaygan taşların üzerinde ilerleyip yatay bir tünele girdiler. Bu tünelin sonunda ise yine bomboş bir odada kendile­rini buldular. Burası her bir kenarı 5.5 metre olan kare biçi­minde bir odaydı. Araplar kadınları eğik tavanlı mezarlara gömdükleri için, buraya "Kraliçe Odası" adını verdiler. Kraliçe Odası ismini verdikleri bu mekân piramidin tepe noktasının tam altında yer almaktaydı. Düzgün döşeme taşla­rından yoksun kaba bir zemine sahipti.

Arapların yine elleri boş kalmıştı!... Aradıkları hazine or­talarda görünmüyordu!...

Geriye dönmek için meşalelerini yola doğru uzattıkların­da başlarının üzerinde bir boşluğun yer aklığını farkettiler. Birbirlerine omuz vererek buraya tırmandılar. Dar ama yük­sek tavanlı olan bir odaya çıkmışlardı. Odanın hemen yanında aynen "Çıkış Geçidi"ne benzer bir eğimde yukarıya doğru devam eden bir tünel bulunuyordu. Tünelin tavanı oldukça yüksekti. Diğer tünellerden farklı olan bu geçidin uzunluğu 47 metre, yüksekliği ise 8.5 metreydi. Galerinin sonunda yüksek bir basamaktan geçilerek alçak tavanlı bir "Ön Oda­ya" oradan da duvarları, tavanı ve tabanı cilalanmış kırmızı granitten yapılmış büyük bir odaya girdiler. Bir önceki odaya "Kraliçe Odası" adını verdikleri için buraya da "Kral Odası" adını verdiler. Odanın uzunluğu 10 metre, genişliği 5 metre ve yüksekliği de 5.5 metreydi.

Al-Mamun'un ve adamlarının aradıkları paha biçilmez ha­zinelerdi ama bula bula bu odada hazine yerine iyi cilalanmış, koyu kahverenginde granitten yapılma boş bir "Lahit" buldu­lar!... Daha doğrusu bunu lahit zannettikleri için böyle isimlendirmişlerdi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder