6 Kasım 2021 Cumartesi

ANTİK MISIR MİMARİSİ - 4

 


Görünüşü gerçekten de bir lahiti andırıyordu ama bu lahit, ölen birisi için değil, inisiyelerin ölüm ötesi deneyimle­rini gerçekleştirirken kullanmaları için yapılmıştı. Al-Mamun, rüyalarını süsleyen hazinesine kavuşamamıştı ama kararlılığı ve becerikliliği sayesinde Piramide girilmiş ve geçitleriyle bazı odalarına ulaşılabilmişti.

Görüldüğü gibi piramidin içindeki odalara verilen isim­ler Araplar'a aittir ve bugün de bu isimler kullanılmaktadır. Kullanılan isimlerin bu odaların işlevleriyle ilgili hiç bir da­yanağı yoktur. Arapkir'in o anki kendi anlayışları çerçevesin­de verdikleri isimlerden ibarettir.

450 yıl sonra...



1270 yılı civarında Büyük Piramit büyük depremlere ma­ruz kaldı. Tutulan tarihi kayıtlardan öğrendiğimiz kadarıyla, Al-Mamun'dan sonra yüzyıllarca Piramide girme teşebbüsünde bulunan herhangi bir kimse çıkmamıştır... Bunun en önemli nedeni. Büyük Piramid'in pek tekin bir yer olmadığına dair bir inancın yayılmış olmasıydı.

Bu yıllarda Abdul Latif isimli Bağdatlı bir bilim adamı Piramide girmeye karar vermiş ancak tam buna teşebbüs ede­ceği sırada bayılıp kalmıştı. Bu bayılma olayı Büyük Piramit'in üzerindeki tekinsizlik inancının daha da artmasına neden ol­muştu. Sonuç olarak 1638 yılına kadar Piramit'in bilinen baş­ka bir ziyaretçisinin olmadığı görülmektedir.




İlk Bilim Âdâmı, 1638'de Piramide Adım Attı...

Bu tarihte İngiliz Astronom ve Metamatikçisi John Greaves, Büyük Piramit'e ilk adım atan bilimadamı oldu. Amacı, Piramidin içinde olabileceğini düşündüğü bir takım astrono­mik kayıtlara ulaşmaktı.

"Kral Odası"na vardığında o da bir zamanlar Al-Mamun'un adamlarının olduğu gibi, sadece boş bir lahitle karşı­laştı. Böylesine devasa bir yapı sadece bu lahidi örtmek üze­re inşa edilmiş olamazdı... Ama görünüşte bundan başka bir açıklama da getirilemiyordu...

Bu çelişki onu bir hayli düşündürmüştü... Aradığını o da bulamamıştı ama araştırması sırasında Piramit'in içinde Al-Mamun'un adamlarının bulamadığı yeni bir bölüm keşfetti. "Büyük Galeri"nin rampası üzerinde rastladığı bir taş bloğu kaldırınca, doğrudan Piramit'in derinliklerine inen ku­yuya benzeyen dik bir tünel buldu. 90 cm genişliğindeki bu tünelin duvarlarına, basamak gibi kullanılabilecek küçük çıkıntılar yapılmıştı. Bunlara basa basa 18 metre derinliğe kadar indi. Burada tünel küçük bir oda şeklinde genişliyordu. Bu­gün buraya "Mağara" denilmektedir.

John Greaves Piramit'in boyutlarını da tespit etmeye ça­lıştı ve bunun bir matematik mucizesi olduğunu ilk o farketti. Elde ettiği ölçümlerle o devrin ünlü bilim adamı Sir Isaac Newton da yakından ilgilendi ve bu konuda Newton, bu ya­pının sıradan bir yapı olmadığıyla ilgili bir de tez hazırladı.

Sonraki yıllarda bilim adamlarının Büyük Piramit'e daha fazla ilgi göstermeye başladığını görüyoruz. Her yapılan araştırma yeni bulguları beraberinde getiri­yordu. Böylelikle Piramitle ilgili mevcut bilgilere sürekli ye­nileri eklenmeye başlanmıştı. Ama bütün bu araştırmalar sa­manlıkta iğne aramaktan öteye geçemiyordu. Çünkü Piramit sırrını kolay kolay ele verecek gibi görünmüyordu!...

Piramidin Sırrı Çözülemiyor!...

İngiliz Naıhaniel Davison, "Kral Odası"mn tam üzerin­de, odanın büyüklüğünde ancak ayakta durulamayacak kadar basık tavanlı bir mekân keşfetti. Burası "'Kral Odası "nın tava­nını oluşturan yekpare bir granit bloğun üst kısmında kalan bir boşluktan ibaretti. Bu yerin tavanınım da gene granit bir blok kaplıyordu. Bu mekâna "Davison'un Odası" denildi.

Napolyon'un Mısır Seferi sırasında aralarında matema­tikçilerin de bulunduğu bir grup Fransız bilim adamı, Piramit'in o zamana kadar yapılmış olan en hassas ölçümlerini tespit ettiler. Piramit'in üzerinde durduğu platformu ve köşe taşlarının yerleştirilmesi için zemindeki kayaya oyulmuş yu­vaları buldular.

Kral Odası'nın ayrıntıları ortaya çıkıyor...

19. Yüzyı'lın başında Kaptan Caviglia, Piramit'in içine yerleşip orada yıllar süren uzun araştırmalar yaptı. Kaptan Caviglia daha önce John Greaves'in bulduğu "Kuyu"nun 18 metreden de daha aşağılara doğru devam edip "İniş Geçidi"yle birleştiğini tespit etti. 1836 yılında kendisine katılan Albay Howard-Vyse ile birlikte "Davimon'ın Odası"nın üzerinde üç benzer mekân daha buldu. Bunlar, "Kral 0dası"nın üzerine kat kat yerleştirilmiş olan granit boşlukların aralarında kalan mekânlardı. En üstteki boşluğun tavanı iri ki­reç taşı bloğuyla eğimli bir şekilde kapatılmıştı.

Albay Howard-Vyse, bu üst üste bindirilmiş granitlerle elde edilen boşlukların, "Kral 0dası" üzerinde duran 60 metrelik taş yığınının basıncından korumak amacıyla inşa edilmiş olabileceğini ileri sürdü. Albay Howard-Vyse ayrıca Piramit'i belirli bir eğimle dıştan içe kat ederek "Kral Odası"nın açılan iki adet "Hava Kanalı"nı ortaya çıkarttı. Bu ka­nalları temizleyince, oda sürekli olarak temiz hava almaya başladı ve 20"'lik sabit bir ısıda kaldığmı gördü. Bu kanallar­dan Piramit'in Kuzey yüzüne açılanı 31"'lik. Güney'deki ise 45"'lik bir eğimle uzanıyordu. "Kraliçe Odası"ndan da havalandırma kanalları uzan­maktadır. Bunların tıkalı olan bölümlerini 1872 yılında Mü­hendis Waynman Dixon açmıştır.


Uzaylılar değil ama bizim uygarlığımız da değil...

20. Yüzyıl'da en sansasyonel bulguları, dünyaca ünlü araştırmacı yazar Eric Von Daniken yayınladığı "Tanrılar'ın Arabaları" isimli kitabıyla duyurmuş ve Büyük Piramit'in normal yollarla inşa edilebilecek bir yapı olamayacağını olsa olsa bunun uzaylılarca yapılmış olabileceğini ileri sürmüştü.

Günümüzde Keops'un uzaylılar değil ama bizim devre­mize ait uygarlıkların teknolojisiyle de yapılmadığı artık kesin olarak biliniyor. Ancak bu gizemli piramitle ilgili her sorunun cevaplanabildiği sanılmasın. Ortada hâlâ cevap bekleyen pekçok soru varlığını korumaktadır. Özellikle de konuya hâlâ klâ­sik yöntemlerle yaklaşan arkeolog ve tarihçilerin zihinleri cevaplayamadıkları sorularla doludur.

Ayrıca şunu da unutmamak gerekir ki, günümüzde Bü­yük Piramit'in girilemeyen daha pekçok bölümü vardır. Mo­dern bilgisayarlar ve robotlarla sürdürülen bu çalışmalar ha­len devam etmektetir. Ve aradan geçen bunca zamana kadar şunu kesin olarak söyleyebiliriz ki, piramit sırrını henüz tam anlamıyla bizlere sunmamıştır. Klasik Tarih Bilimcileri'nin zihninde bu yapıyı inşa eden teknoloji hâlâ büyük bir muammadır.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder