Hipertansiyon Nedir?
Hipertansiyon en basit tanımıyla, kan basıncının normalden daha fazla olması durumudur. Genellikle yaşlılık hastalığı olarak hipertansiyon, gençlerde de görülmeye başlamıştır. Türkiye’de her 5 veya 6 kişiden birinde hipertansiyon hastalığına rastlanılmaktadır. Yapılan son araştırmalara göre ise her 4 gençten 1’inde hipertansiyon hastalığının var olduğu görülmüştür. 70 yaş ve üzerindeki vatandaşlara göre yapılan çalışmalarda ise bu yaş aralığındaki kişilerin %60’ında hipertansiyon tespit edilmiştir.
Yaşça büyük kişilerde atardamarların değişimleri nedeniyle tansiyon belirtilerinin görülmesi normal karşılaşmaktadır. Fakat genç insanlar için bu durum daha tehlikelidir ve normal değildir. Genç hastaların mutlaka nefroloji bölümüne gitmesi ve bu hastalarda hipertansiyona neden olan sebeplerin araştırılması gerekmektedir.
Genç yaşlarda hipertansiyona sahip olan kişilerde genellikle diyabet, böbrek ve böbrek damarlarına bağlı hastalıklar, uyku apnesi veya böbreküstü bezlerinden kaynaklı meydana gelen hormonal bozukluklar gibi başka hastalıklara dayanan bir hipertansiyon oluşumu gözlemlenir.
Vücudumuzdaki tüm organlar, sağlıklı bir şekilde işlevlerini yapabilmek için kana, yani kanın taşıdığı oksijen ve besin maddelerine ihtiyaç gösterir. Kanı tüm organlara düzenli bir şekilde pompalayan da kalbimizdir. Emme-basma tulumba gibi düşünebilecegimiz kalp, organlardan gelen oksijeni azaltıp, kirlenmiş kanı toplayarak akciğerlere gönderir. Akciğerlerde temizlenip oksijenle beslenen kanı da yine damarlar vasıtasıyla organlara iletir. Dolaşım, kapalı bir sisteme benzer. Kalbimiz bu görevi yerine getirebilmek için düzenli bir ritmde çalışırken dakikada ortalama 70 kez kasılır. Her kasılmada pompaladığı kanın toplam hacmi 5 litre dolaylarındadır. Bedenimizdeki damar ağının uzunluğu ise hemen hemen 10.000 km. kadardır, işte kalbimiz günboyu dokuların ihtiyacını karşılamak için bu damar sistemine kanı pompalayıp durur.
Kalbin kasılmasıyla damarlara doğru yola çıkan kan, buralarda belirli bir dirençle karşılaşır. Vücudumuzdaki kan azalmış olsa da, kalp aynı güçle kanı pompalayacak, en uç noktalara kadar göndermeye çalışacaktır. Tansiyon işte bu kalp damar ilişkisinde, dolaşım sırasında meydana gelen damarlardaki basınçtır. Tansiyonumuz ölçülürken yapılan, damarın her santimetrekaresine düşen basıncı ölçmektir aslında. Bu yüzden de, bir civa sütununun yüksekliği ölçü birimi olarak alınmıştır.
Tansiyon aletiyle ölçülen, damar içindeki kanın akabildiği düzeylerdir. Tansiyon aletinin kolluğuyla, kan damarların içindeki akımı sıkıştırdığımızda, kanın akışı durur. Kolluk içindeki hava yavaş yavaş bırakılıp, kanın engellenmesi durunca kalp atışları yeniden duyulmaya başlar. Buna "sistolik kan basıncı" adı verilir. Yani, bu kalbin kasılma sırasındaki damarlara yaptığı basınçtır. Aynı zamanda buna "sistolik tansiyon"da denir. Halk arasında ise "büyük tansiyon" şeklinde tanımlanır.
Tansiyon aletini boşaltıp, basıncı azalttıkça, öyle bir an gelir ki, kalp atışları duyulmaz olur. Bu artık kanın hiçbir basınçla karşılaşmadan serbestçe damardan geçtiği andır. Kalp artık rahatlamıştır, bir gevşeme anıdır bu. Kan damardan, yalnızca gerilmiş damarların kendi basıncı ile geçmektedir. Buna da "diyastolik basınç", yani "diyastolik tansiyon" adı verilir. Halk dilindeki adı ise 'küçük tansiyon"dur.
Adları herhalde "büyük" ve "küçük" olduğundan insanlar nedense büyük tansiyonun önemli olup, küçük tansiyonun daha az tehlikeli oldugunu düşünürler. Oysa hipertansiyonda her iki basınç da artar. Sadece damar sertliğiyle karşılaşmış, damar çeperleri esnekliğini yitirmiş insanlarda, büyük tansiyon yüksekken, küçük tansiyon alt seviyelerde olabilir. Bu maalesef iyi bir belirti değildir ve normal damar yapısının bozulmuş olduğunu gösterir.
Bir yetişkin normal tansiyonu, küçük tansiyon denilen "diyastolik basıncın" 90 mm, büyük tansiyonun, yani "sistolik basıncın" ise 140 mm. düzeyinden olmalıdır. Bu ölçülerin üstündeki basınç bir hipertansiyon belirtisidir. Bu kişi büyük bir ihtimalle yüksek tansiyon hastasıdır. Bu birimler her ne kadar, milimetre civa sütunu olarak ölçülse de, 9 ve 14 şeklinde ifade edilebilir.
Belirtilerden Anlaşılmayabilir
Özellikle 40 yaşın üstündeki kişilerin yüzde 30'unda hipertansiyona rastlanır. Ancak bunların çoğu bunun farkında bile olmaz. Tesadüf eseri tansiyonu ölçüldüğünde anlaşılır.
Halbuki yüksek tansiyonun da bazı işaretleri vardır: Baş ağrısı ve dönmesi, ateş basması, sık sık susama veya idrara çıkma, çarpıntı, yorgunluk hali, sırt ağrısı hipertansiyon habercisi olabilir.
Hipertansiyonun Sebepleri
* Endokrin (hormonal): Tiroid bezi, böbrek üstü bezleri ve diğer hormon bozuklukları.
* Böbrek hastalıkları
* Kalp ve damar hastalıkları
* Şişmanlık
* Gebelik ve doğum kontrol ilaçları
Bu saydıklarımız sebebi bilinen hipertansiyon faktörleridir. Diğer bölüm, yani esansiyel (sebebi bilinmeyen hipertansiyon) hastaların yüzde 90'ını oluşturur. Esansiyel hipertansiyonda şu faktörler rol oynar:
* Kalıtım (soyaçekim)
* Cinsiyet ve yaş. 40 yaşın üzeri olan erkeklerde daha sıktır.
* Tuz yeme alışkanlığı
* Şişmanlık ve hareketsizlik
* Sigara ve alkol
* Stres ve endişeler
Beslenme Tarzı Değişmeli
Yüksek tansiyon varsa, herşeyden önce beslenme tarzı değişmelidir. Bu konuda uzmanların tavsiyeleri şöyle:
* Herşeyden önce yağı hayatınızdan neredeyse çıkarmalısınız. Beyaz peynir, yoğurt, süt bile büyük ölçüde yağ içerir. Bu besinleri küçük miktarlarda tüketmeli. Örneğin, beyaz peyniri günde 2 kibrit kutusu büyüklüğünde yemelisiniz. Bunun yanı sıra kaymak, katı margarinler, tereyağı, çikolata, pasta, kremalar, yağlı soslar sofranıza veda etmeli. Kırmızı eti haftada en fazla üç kez yiyebilirsiniz. O da çok az miktarda olmak şartıyla. Her türlü kızartma ve karbonhidratlı besinden, yani tatlı ve hamur işlerinden mümkün olduğunca uzak kalmalısınız. Şişmanlatıcı besinlerden uzak durmanız, hem zayıflamanıza yardımcı olacak, hem de sizi yüksek tansiyondan kurtaracaktır. Bunun dışında hareket etmek de çok önemli. Yürüyüş de en yararlı hareket şekli hiç kuşkusuz. Günde en az 1 saat yol yürümek, damarları açar, dolaşımı hızlandırır ve tansiyonun yükselmesini önler. Kalbi rahatlatır. Bu alışkanlığı hiçbir bahane ileri sürmeden bir an önce edinmelisiniz. Üstelik hareket insanın hem kilo almasını önler, hem de damarlarda dolaşan zararlı yağların azalmasına yardımcı olur.
Hipertansiyonun İlaç Tedavisi
Günümüzde hipertansiyon tedavisinde çok çeşitli ve yararlı ilaçlar kullanılıyor. Ancak burada uzmanların en büyük sıkıntısı, hastanın kendi doktorunun verdiği değil de, bir komşusuna ya da yakınına iyi gelen bir başka ilacı kullanmak istemesi.
Yüksek tansiyon hastası olduğu belirlenen bir kişinin hangi ilacı kullanacağına ve hangi ilacın ona daha yararlı olacağına ancak onun doktoru karar verebilir. Çünkü doktoru gerek muayene sırasında, gerekse istediği birtakım laboratuar tetkikleri sonucunda, hasta hakkında karar vermiştir.
Bunun dışında tedavinin başarısı, hastanın ilacını, belirlenen dozda ve belirlenen saatlerde düzenli olarak almasına bağlıdır.
Bugün hipertansiyon konusunda başta "su atıcılar", yani "diüretik ilaçlar" olmak üzere pek çok çeşitli ilaç kullanılıyor. Bazıları kalp ve damar sistemi üzerinde bir etki yaparak, damarları açıp tansiyonu düşürüyor, diğerleri ise vücuttaki bazı enzimlerin zararlı etkisini azaltarak tansiyonu düşürüyor. Bu arada sakinleştiricilerin de rolünü unutmamak gerekir. Doktor, en uygun olan ilaçları seçecektir.
Hipertansiyonun Tedavisi Önemli
Bir insanın hipertansiyon hastası olduğunu anlamak için tek bir ölçüm yeterli değildir. Yüksek tansiyon bulguları görülen kişiyi önce bir süre kontrol altına almak gerekir. Durum devam ettiğinde artık kuşkuya yer kalmaz ve bu kişinin hipertansiyon hastası olduğu anlaşılır. Artık bundan sonrası uzun ve sağlıklı yaşamak için belirli noktalara dikkat etmek, kendine iyi bakmak, düzenli yaşamak ve en önemlisi düzenli olarak, hiç aksatmadan ilaç kullanmaya kalır.
Herşeyden önce şunu akıldan çıkarmamak gerekir ki, hipertansiyon demek hayatın sonu demek değildir. Ama vücudumuzda oluşan bu olguyla yaşamayı öğrenmek zorundayız. Günde üç öğün yemek yiyip, vücudumuza gerekli besinleri sağlamak bizim doğamızda var. İşte aynı işlemi ilaçlara da uygulayıp, onları düzenli aralıklarla alarak, damarlarda oluşacak basıncı önlemek zorundayız. Aldığımız ilacın etkisi geçip, damarlar eski durumlanna gelmeden önce, tekrar saatinde ilaç almak bir tansiyon hastası için çok önemlidir.
Bazı hastalar kendilerini bir süre çok iyi hissedebilirler. Belirli bir diyet, sakin bir yaşam, hatta sakinleştiriciyle kan basıncı normal düzeyine indirilmiş olabilir. Ama bu geçici bir iyiliktir. Tansiyon hastası biri olursunuz, pir olursunuz. Çünkü bu hastalık bir ömür boyu sürerek, size arkadaşlık edecektir. Bazı insanlar yüksek tansiyon hastası olduklarını, bir yaşlılık belirtisi olarak gördüklerinden kabul etmek istemezler. Bu bir tansiyon hastasının yapacağı en büyük yanlıştır. Evet, belki yüksek tansiyon belli bir yaştan sonra ortaya çıkar ama bu kesinlikle yaşlılık belirtisi değildir. Üstelik hastalığı kabul etmeyip, diyete uymayan hastalar çok tehlikeli bir oyunun içinde bulurlar kendilerini. Çünkü sonuçta zarar gören kendileri olacaktır. Yüksek tansiyonu, bir felaket olarak görmek çok yanlış çünkü çaresi var. Ama bunu düşünüp hastalığı küçümsememeli de..
Hipertansiyonun doğal ilacı:Sanmsak
Bugün tıp dünyasında bile sarımsağın tansiyon düşürücü etkisi kabul edilmiş durumda. Sarımsak "İbni Sina"nın da yüzyıllar önce belirttiği gibi, damarlar üzerinde çok olumlu etkileri olan doğal bir ilaç olarak kabul ediliyor. Eskiler sarmısağın: "Ölümden başka her hastalığa şifa verdiğini" söylemişler. Pek çok bitkinin gerçekten inanılmaz şifa kaynağı olduğu bir gerçek. Bu nedenle normal ilaçların yanı sıra her sabah bir diş sarmısak yutmanın tansiyonu düşürdüğü belirtiliyor. Ancak eğer sarmısağı yutamıyor ya da ağız kokusu nedeniyle ona tahammül edemiyorsanız, sarmısak haplarına ne dersiniz? Bunlar kokusuz oldukları ve rahatça yutulabildikleri için pek çok tansiyon hastası tarafından kullanılıyor.
Hipertansiyon
Tansiyon, insanların damarlarında gezegen kanın, damar duvarlarına yaptığı basınçtır. Diğer bir deyişle, dolaşım sistemini oluşturan atardamarların içindeki kanın yapmış olduğu basınçtır. Tansiyon genellikle tansiyon aletleri ölçülür ve bu aletlerdeki ölçüme göre, büyük ve küçük kan basıncı gösterilir. Burada ölçülen değerlerin 65 yaş altındaki vatandaşlar için 140/90 mm Hg üzerinde olması; 65 yaş üzerindeki vatandaşlar için ise 150/90 mm Hg üzerinde olması durumu, hipertansiyon olarak kabul edilir.
Hipertansiyon Nedenleri
Hipertansiyon hastalığı, %95 ve üzeri bir olasılık ile genetik faktörlerle birlikte hipertansiyon oluşumuna neden olan birkaç faktörün bir araya gelmesiyle oluşurken; %3 ile %5 arasındaki bir oranla ise hormon hastalıkları, damar veya böbrek hastalıkları ile oluşmaktadır. Hipertansiyonun hangi nedenlerden ötürü oluştuğunu anlamak ve hangi aşamada olduğunu öğrenmek için mutlaka doktora başvurmak gerekir. Hipertansiyon oluşumuna sebebiyet veren faktörler, değiştirilemez faktörler ve değiştirilebilir faktörler olarak 2 grupta incelemektedir.
Hipertansiyon Oluşumuna Sebebiyet Veren Değiştirilmez Nedenler;
Kalıtım
Aile geçmişinde hipertansiyona rastlanan kişilerde, hipertansiyon görülme olasılığı oldukça yüksektir. Ancak, hipertansiyon hastalığına sahip birinin yakınlarında illaki hipertansiyon görülebilir diye bir durum söz konusu değildir. Bu durum, sadece yatkınlık olmasına sebebiyet verir.
Yaş
Hipertansiyon hastalığı genellikle 35 ile 50 yaş arasında görülen bir hastalıktır. Yaş ilerledikçe kişilerin hareketlilik oranının azalması, atardamar yapılarında meydana gelen değişimler gibi nedenlerden ötürü yaşlı insanlarda tansiyon hastalığı ile karşılaşma ihtimali daha fazla artmaktadır.
Cinsiyet
Cinsiyet faktörünün etkilenmesinde yaşın da payı oldukça yüksektir. Yapılan araştırmalara göre, hipertansiyon hastalarının cinsiyetler üzerindeki dağılımı, yaşa göre değişmektedir. 50 yaşın altındaki kişilerde erkeklerin hipertansiyon olma olasılığı daha yüksekken; 50 yaş ve üzeri kişilerde kadınların hipertansiyon olma olasılığının daha yüksek olduğu görülmüştür.
Şeker Hastalığı
Şeker hastası olan kişilerin, şeker hastası olmayan kişilere göre hipertansiyon olma ihtimali daha yüksektir. Şeker hastası da olan hipertansiyon hastalarının, kan basıncını normal seviyede tutmaya daha fazla özen göstermesi gerekmektedir. Şeker hastalarında normal olarak belirlenen tansiyon seviyesi ise 130/80 mm Hg’nin altındadır.
Kronik Böbrek Yetmezliği
Hipertansiyon Oluşumuna Sebebiyet Veren Değiştirebilir Nedenler;
Şişmanlık
Yapılan araştırmalara göre fazla kiloya sahip kişilerde, kiloları nedeniyle kan basınçlarında meydana gelen değişimlerin hipertansiyona zemin hazırlandığı gözlemlenmiştir. Bu nedenle, bu kişilerin fazla kilolarından arınması, vücutlarındaki kan basıncı seviyesini normale çevirmektedir.
Sigara
Sigara, hipertansiyona sebebiyet verebilen diğer faktörler ile bir araya geldiğinde, hastanın hipertansiyon olma riskini arttıran bir etmendir. Ayrıca, hipertansiyonun damarlar üzerindeki zararlı etkilerini de hızlandırmaktadır.
Tuz
Tuz, kan basıncının hızlı ve fazla yükselmesine neden olan başlıca faktörlerden biridir.
Stres
İnsan vücudundaki kan basıncı birçok faktöre göre değişkenlik göstermektedir. Stres de bu faktörlerin başında gelmektedir. Aşırı stres, hipertansiyonun oluşumu için zemin hazırlamaktadır.
Hareketsizlik
Düzenli spor yapan kişilerde, kan basıncını kontrol altına almak daha kolaydır. Hareketsiz olan kişilerde ise tam tersi geçerlidir.
Fazla alkol
Aşırı alkol tüketimi, damar sağlığı açısından olumsuz etkilere sahiptir. Bu durum, özellikle kadınlarda ve zayıf olan insanlarda daha etkilidir. Normal kiloya sahip erkekler için günlük alkol kullanımı, en fazla 60 ml rakı, votka veya viski, 720 ml bira veya 300 ml şarap olmalıdır.
Lipid/Kolesterol Yüksekliği
Hipertansiyon Belirtileri Nelerdir?
Halk arasında ‘’gizli katil’’ olarak da isimlendirilen hipertansiyon, yıllarca hiçbir belirti göstermeden ilerleyebilir. Yıllarca belirti göstermeden insan vücudunda ilerlemeye devam eden hipertansiyon, zaman içerisinde beyin, kalp, böbrek gibi hayati organlarda ciddi hastalıklara neden olabilir. Uzun süre damarlara uyguladığı basınç nedeniyle damar tıkanıkları, damar genişlemesi veya damar yırtılmasına yol açabilir veya kan akışında meydana gelen bozulma nedeniyle organ yetmezliklerine neden olabilir. En sık rastlanan hipertansiyon belirtileri;
- Baş dönmesi
- Baş ağrısı
- Halsizlik
- Görme problemleri
- Yorgunluk
- Çarpıntı
- Nefes darlığı
- Burun Kanaması
- Göğüs ağrısı
- Sık idrara çıkma
- Kulaklarda çınlama
- Vücutta ödem olarak görülür.
Hipertansiyon Hastaları Hangi Bölüme Başvurmalıdır?
Hipertansiyon hastalığı için ilk akla gelen bölüm ‘’İç Hastalıkları
(dahiliye)’’ olsa da hipertansiyonla birlikte farklı hastalıklara sahip
kişilerin, taşıdıkları diğer hastalıklara göre başvurabilecekleri
branşlar;
Nefroloji
Kardiyoloji
Beslenme ve Diyetetik
Endokrinoloji
Hipertansiyon Tanı Yöntemleri Nelerdir?
Hipertansiyon tanısı konulması için uygun şartlarda yapılan düzenli
tansiyon kontrolleri gerekmektedir. En az 5’er dakika ara verilerek ve her
iki koldan ölçüm yapılır ve hipertansiyon tanısı konulur. Bu ölçümlerin
yapılabilmesi için en az 1 saat öncesinde çay, kahve veya sigara gibi şeyler
tüketilmemelidir. Nadir de olsa bazı durumlarda, hastanın hipertansiyonu
olmasa bile hastane ortamında tansiyonu yüksek çıkabilmektedir. Buna,
‘’Beyaz Önlük Hipertansiyonu’’ denilmektedir. Devamında yapılan tansiyon
takipleri neticesinde durum netleştirilir.
Bazı hastalarda ise hipertansiyon olmasına rağmen, çok nadirde de olsa kan
değerleri normal çıkabilir. Bu tarz hastalar için damar içine girilen ve
doğrudan basınç uygulanan testler yapılmaktadır.
Kimler Hipertansiyon Riski Altındadır?
60 yaş üzerinde olanlar
Sigara
içenler
Fazla kilolular
Genetik yatkınlığı olanlar
Aşırı
stres altında olanlar
Erkekler ve
menopoz sonrası kadınlar
Diyabet ve
lipit bozuklukları saptananlar
Fazla
tuz tüketimi yapanlar
Aile
geçmişlerinde böbrek hastalıkları, kalp, damar ve beyin hastalığı, diyabet
olanlar
Hareketsiz
kalanlar veya düzensiz fiziksel aktivelerde bulununlar
Hipertansiyon Tedavisi
Hipertansiyon hastaları için erken tanı oldukça önemlidir. Erken tanı
konulmayan hastalarda hipertansiyondan kaynaklı olarak kalp krizi, felç veya
körlük gibi çok ciddi rahatsızlıklar görülebilir.
Hipertansiyon tanısını konulduktan sonra kişideki hipertansiyon seviyesine
göre farklı tedavi programları uygulanır. En başta, kişinin günlük yaşam
tarzında değiştirmesi gereken bazı faktörler olur. Örneğin; tansiyona en
fazla etki eden unsurlardan biri tuz olduğu için tuz tüketimi mutlaka
azaltılır ve beraberinde düzenli spor önerilir. Bunların yanı sıra,
sağlıksız olan yiyecekler listelenerek yasaklı besinler arasında yerini
alır. Sigara ve alkol gibi alışkanlıkların terkedilmesi önerilir. Yoğun
stres altında yaşayan bireyler için gerekli görüldüğü takdirde psikolojik
destek sağlanır. Hastalığın ilerlediği kişilere ise ilaç tedavisi uygulanır.
Bu kişiler, uzun soluklu bir tedavi döneme girerler. Hatta bazıları için
tedavi ömür boyu sürebilir.
İlaç tedavisine gerek görülen hastalar, hipertansiyon tedavisi boyunca her
muayeneye gittiğinde, belli tahliller yaptırmak zorunda kalır ancak, bu
tahlillerin hastalara hiçbir zararı yoktur. Tedavinin gidişatını ölçmek için
yaptırılır.
Hipertansiyon Hastalarının Ortak Özellikleri
Yapılan araştırmalara göre Türkiye’de görülen hipertansiyon nedir ve hipertansiyon oranının %30 ile %40 arasında değiştiği gözlemlenmiştir. Yani, ortalama olarak Türkiye’de her üç kişiden biri hipertansiyon hastasıdır. Türkiye’de hipertansiyon hastalığı kadınlarda daha fazla görülmektedir ve hipertansiyon olan kişilerin %70’i aşırı kiloludur. Bu kişilere tedaviyle birlikte diyet uygulaması da yaptırılarak kilo verilmesi sağlanır. Böylelikle, hastaların kan basınçlarında da azalma gözlemlenir. Hipertansiyon hastalarında mutlaka böbrekler az veya çok zarar görmüş durumdadır. Eğer erken tanı konulursa, böbreklerdeki bu hasarın giderilmesi için de ayrıca tedavi uygulanmaktadır.
Hipertansiyon Hastalarının Dikkat Etmesi Gereken Hususlar
Tanısı konulan ve ilaç tedavisi gören hipertansiyon hastalarının mutlaka ilaçlarını düzenli ve devamlı bir şekilde
kullanması gerekir.
Belirli aralıklar
belirleyerek, tansiyon ölçümlerini yapmaları gerekir.
Doktorun verdiği tavsiyeler doğrultusunda özel bir beslenme sistemi
uygulanmalıdır.
Doktor kontrolleri
aksatılmamalıdır.
Düzenli spor veya
aktiviteler yapılmalıdır.
Tuz tüketimi azaltılmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder