9 Ocak 2021 Cumartesi

Senato Kimlerden Oluşur? Roma Meclisinin Üyeleri Kimlerdir ?


Senato Nedir ? 

Milattan Önce 509’da kurulan Roma Cumhuriyeti ve onun devamı Roma İmparatorluğu’nun en önemli yönetim merkeziydi. Batı Roma İmparatorluğu 5. yüzyılda sona erdiyse de Roma Senatosu 6. yüzyılın sonlarına kadar toplanmaya devam etmiştir. Senatus kelimesi Latincede yaşlı anlamına gelen senex’den gelir. Etimolojik olarak Senato “Yaşlılar Meclisi” demektir. 

 Senato kurumu Roma’nın ilk krallık dönemlerinde sadece danışma meclisi aracıydı denilebilir. Fakat Roma’da Cumhuriyet rejiminin kurulmasıyla işlevi değişti. Cumhuriyet rejimi senatonun yetkilerini arttırdı. Üye sayısı ilk dönemlerde üç yüz gibi bir sayı olan senatonun, sonraki dönemlerde sayısının altı yüze çıkarılmış olması bu kuruma verilen önemi göstermektedir.



>Senato Meclisi

 

İmparatorluk dönemine geçilmesiyle birlikte özellikle Augustus’la birlikte başlayan bu çabalar sonuç vermiş ve Senato’nun etkinliği azalmıştır. Çünkü Roma’nın idari yapısında İmparator her alanda söz sahibi olmuş ve İmparatorun bu gücünü koruması için Senato’da bir araç haline gelmiştir. Bunun böyle olmasının tek sebebi, Augustus’un Senato’ya çevresindeki insanları yerleştirmesi sonucunda olmuştur. İmparatorluk döneminde Senato diğer meclislere oranla daha baskın haldedir. Halk meclislerinin adli yöndeki yetkileri Senato’ya aktarılması da bunun bir örneğidir. Senato üyeleri ticaretle uğraşamazlardı. Bundan yola çıkarak aslında Roma’nın idari yapısındaki kişilerin çeşitli tehlikeler yönünden uzak kalması amaçlanmıştır. Bu kişiler İtalya’dan ayrılamazlardı. Ayrıca Senatörler maaş da almıyorlardı.

Senato toplantıları özel bir yerde gerçekleşirdi. Bu özel yerin ismine pomerium adı verilmiştir. Pomerium Roma şehri sınırları içerisinde herkesin alınmadığı bir yerdi. Senato’nun toplanmasından önce dini içerikli törenler yapılır ve toplantıya öyle başlanırdı. Toplantılara konsüller başkanlık ederlerdi. Konsülün açılış konuşmasıyla birlikte, senatörler kıdem sistemine göre söz alırlar ve konuşmada bulunurlardı. Ayrıca konuşmaların her hangi bir süresi olmaz, senatörler diledikleri kadar konuşabilirlerdi.

 

Siyasi Magistralar

 

İngilizcedeki ”magistrate” kelimesini bizler genellikle ”sulh hâkimi” anlamında kullanırız. Bir Romalı için magistratus, seçilmiş en yüksek kıdemli devlet memuru anlamına geliyordu. Bu kelime Latincedeki magis-ter kelimesinden türetilmişti: magis ‘büyük” + -atus memuriyeti belirten son ektir. Bizim bu anlamda kullandığımız terimin minis-ter olması ironiktir (Latince minus, “daha az”, “hizmetkâr”, ”görevli”, “ast” anlamına gelir).

Bu tip devlet memurları, iki halk meclisi tarafından göreve getiriliyordu. Hizmet süreleri bittiğinde hepsi denetime tabi tutulurdu. Fakat hiçbirine para ödenmezdi. Bu da bu göreve gelebilecek kişileri, buna parası yetebilecek az sayıdaki çok varlıklı ailelerin üyeleriyle sınırlandırıyordu.


                                 Toga giysisi giymiş bir magistratus

 

Not: Bizim sistemimizde teorik olarak bir “kuvvetler ayrılığı” vardır. Parlamento, yasama organıdır, yasaları yapar; hükümet, departmanları ve kamu görevlileri yürütme organıdır, yasaları eyleme döker; mahkemeler ise yargı organıdır, her şeyin yasal olup olmadığını kontrol eder. Bunların her biri (teorik olarak) ve özellikle de yargı kendi sahasının efendisi olup Parlamento’yu her konuda denetlemeye her daim hazırdır.

Fakat Parlamento ve hükümet büyük ölçüde özdeş olmakla birlikte, Avam Kamarası’nın Seçilmiş Komitelerinin işlevi hükümeti denetlemektir. Fakat Roma’da eski ve görevdeki, bireysel olarak ya da toplu halde Senato’da bulunan magistralar kanun yapma (katılımın gönüllü olduğu meclisler), Yasama ve yürütmeden sorumlu olabiliyorlardı.

Imperium: Nihai Oterite


İngilizcedeki ”imperial” ve “emperor” kelimelerinin (sırasıyla ‘imparatorluğa ait” ve “imparator”) kökeni, “emir verme yetkisi’ anlamına gelen imperium kelimesidir. Bu kelime de Latincedeki ”Emir veriyorum,” anlamına gelen impero kelimesinden türetilmiş olup, buna ”uygulatma yetkim bulunan emirler” şeklinde bir içerik de eklenmiştir. Seçilmiş magistralara toplum tarafından verilmiş en nihai yetki bu olup, magistralar bu yetkiyle her birey üzerinde nihai bir otoriteye sahip oluyorlardı; bu yetki yalnızca konsüller, praetorlar, diktatörler ve bazı özel koşullar altında, örneğin eyaletlere görevli olarak giden valiler gibi başka kişiler tarafından kullanılabiliyordu.


 

Konsüller

İki magistra, konsül olarak hizmet etmek üzere seçilirdi. Bu kişiler sadece bir yıllığına devletin başına geçerdi; her ikisi de eşit otoriteye sahipti (bkz. yukarıdaki imperium) ve birbirlerini veto etme hakları vardı ki bu, mutlak iktidarın tek kralın elinde bulunması şeklindeki sistemin tamamen tersidir. Konsüllerden biri ölürse, hemen başka bir konsül seçilirdi. Konsüller, tanrıları Roma’dan yana tutmak için gereken ritüelleri yerine getirmekten sorumluydular (paxdeorum -tanrıların barışı) ve Senato ile de diplomatik, askeri ve siyasi süreçleri idare ederlerdi (savaş ilan edebilirler, Senato’yu ve comitia centuriata’yı toplayabilirlerdi). Eninde sonunda bu konsüllerden birinin bir pleb olması gerekecekti, keza zaman içinde her ikisi birden pleb olabilecekti.

Praetorlar

Praetor terimi Latincedeki, ”Ben (savaşta) önde giderim, ön safta olurum,” anlamına gelen praeeo kelimesinden türetilmişti ve esasen devletin başındaki iki kişi için kullanılırdı. Fakat MÖ 367’de bunlar yeniden adlandırılmış olan konsüllerdi ve praetor devlette ikinci önemli mevkide yer alan, yasal hizmetlerin başı ve askeri yetkisi bulunan kişiler için kullanılan bir terim haline gelmişti. İki konsül uzakta olduğunda Roma’nın kontrolü preatorlarda olurdu. Praetorların sayısı değişkendi, Jül Sezar’ın yönetimi altında kısa bir süreliğine sayıları 16’ya kadar yükselmişti.



Quaestorlar

 

Quaestorlar, “Araştırırım, anlamına gelen Latince quaero kelimesinden türetilmiş olan bu unvanla, esasen yasal işlerden sorumlu olurlardı ama zamanla birincil işlevleri finansla ilgili hale geldi ve genel itibariyle görevleri, Senato’nun denetimi altında devlet hazinesini yönetmek ya da valilerin finansal işlerini yürütmesine yardımcı olmaktı. Fakat bazı yasal ve askeri görevleri de vardı. Jül Sezar’ın yönetimi altında 40 quaestor bulunuyordu ve bu oldukça fazla bir sayıydı.




Aedileler

Bu unvan, Latince ”oda” ya da ”tapınak”anlamına gelen aedis kelimesinden türetilmiştir. İlk başta halka açık tapınaklardan ve pleb tarikatlarından sorumlu olan aedileler, zamanla Roma’nın yapısından, işleyişinden ve düzeninden de sorumlu hale geldiler; örneğin sokaklar, pazarlar, su rezervi, kamu düzeni ve halk için düzenlenen oyunların (gladyatörler, araba yarışları, vs.) yönetimi onların sorumluluğundaydı.



Diktatör

 

Acil durumlar bazı özel tedbirler gerektirir. Senato’nun onayıyla bir diktatör atanması da işte böyle bir sebebe bağlıydı. İlk başlarda belirli bir askeri krizle baş etmek üzere bir diktatör atanıyor ve bu diktatörün görev süresi maksimum altı ay oluyordu. Krizle baş edildiğinde diktatör istifa ediyordu. Diğer magistralar bu süreç içinde görevlerinde kalıyorlardı ama diktatörün yüce otoritesini belirtmek için, bu kişi sanki iki konsülü aynı anda temsil edermiş gibi ona 24 lictor veriliyordu.


Gaius Julius Caesar büstü

 

Censorler

 

Censor kelimesi “Kaydederim anlamına gelen Latince censeo kelimesinden türetilmiştir. Censorlük mevkiine (bunlar MÖ 443’te oluşturulmuş mevkilerdi) iki kişi getirilirdi ve bu kişiler resmi vatandaşlık sicillerini düzenlemekle sorumluydular. Bu, genellikle eski konsüllerin yürüttüğü çok önemli bir iş olarak görülüyordu çünkü her bir bireyin hangi classis’e (sınıf) girdiği ve dolayısıyla ne gibi görev ve ayrıcalıklara sahip olacağı bu mevkideki kişilerce belirleniyordu. Censorlerin görev süreleri dört ila beş yıldı. Censorler, suçlamayı veya kınanmayı hak edecek herhangi bir davranışta bulunması halinde bir vatandaşı sicilden çıkartma yetkisine de sahip olmaları dolayısıyla, devletin sağlıklı ahlak yapısını korumakla da sorumluydular aynı zamanda (bizdeki ”sansürcüler” de işte buradan gelmektedir).


Son olarak censorler finansal bakımdan da bir rol üstlendiler. Madenler ve ormanlar gibi devlet kontrolündeki mülkleri işletmek isteyenlere bunlar kiralama ve vergi toplama yetkileri vardı (ki bunların ikisi de devlete gelir getiriyordu); yol inşaatı ya da sukemeri inşaatı gibi kamusal işler için ihale açıyorlardı. MÖ 22’den sonra imparatorların bu sorumlulukları üzerlerine almalarıyla censorlük görevi de ortadan kalktı.

 

Kaynakça:

§  Geldim Gördüm Yendim – Romalılar Hakkında Bilmek İsteyeceğiniz Her Şey – Peter jones

Oğuzhan Can – İmparator Tiberius’un Yaşamı ve Siyasal Faaliyetleri

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder