Senato Nedir ?
Milattan Önce 509’da kurulan Roma Cumhuriyeti ve onun devamı Roma İmparatorluğu’nun en önemli yönetim merkeziydi. Batı Roma İmparatorluğu 5. yüzyılda sona erdiyse de Roma Senatosu 6. yüzyılın sonlarına kadar toplanmaya devam etmiştir. Senatus kelimesi Latincede yaşlı anlamına gelen senex’den gelir. Etimolojik olarak Senato “Yaşlılar Meclisi” demektir.
Senato kurumu Roma’nın ilk krallık dönemlerinde sadece danışma
meclisi aracıydı denilebilir. Fakat Roma’da Cumhuriyet rejiminin
kurulmasıyla işlevi değişti. Cumhuriyet rejimi senatonun yetkilerini
arttırdı. Üye sayısı ilk dönemlerde üç yüz gibi bir sayı olan senatonun,
sonraki dönemlerde sayısının altı yüze çıkarılmış olması bu kuruma verilen
önemi göstermektedir.
İmparatorluk dönemine geçilmesiyle birlikte
özellikle Augustus’la birlikte başlayan bu çabalar sonuç
vermiş ve Senato’nun etkinliği azalmıştır. Çünkü Roma’nın idari yapısında
İmparator her alanda söz sahibi olmuş ve İmparatorun bu gücünü koruması
için Senato’da bir araç haline gelmiştir. Bunun böyle olmasının tek
sebebi, Augustus’un Senato’ya çevresindeki insanları
yerleştirmesi sonucunda olmuştur. İmparatorluk döneminde Senato diğer
meclislere oranla daha baskın haldedir. Halk meclislerinin adli yöndeki
yetkileri Senato’ya aktarılması da bunun bir örneğidir. Senato üyeleri
ticaretle uğraşamazlardı. Bundan yola çıkarak aslında Roma’nın idari
yapısındaki kişilerin çeşitli tehlikeler yönünden uzak kalması
amaçlanmıştır. Bu kişiler İtalya’dan ayrılamazlardı. Ayrıca Senatörler
maaş da almıyorlardı.
Senato toplantıları özel bir yerde gerçekleşirdi. Bu özel yerin
ismine pomerium adı verilmiştir. Pomerium Roma şehri
sınırları içerisinde herkesin alınmadığı bir yerdi. Senato’nun
toplanmasından önce dini içerikli törenler yapılır ve toplantıya öyle
başlanırdı. Toplantılara konsüller başkanlık ederlerdi. Konsülün açılış
konuşmasıyla birlikte, senatörler kıdem sistemine göre söz alırlar ve
konuşmada bulunurlardı. Ayrıca konuşmaların her hangi bir süresi olmaz,
senatörler diledikleri kadar konuşabilirlerdi.
Siyasi Magistralar
İngilizcedeki ”magistrate” kelimesini bizler genellikle ”sulh hâkimi”
anlamında kullanırız. Bir Romalı için magistratus, seçilmiş en yüksek
kıdemli devlet memuru anlamına geliyordu. Bu kelime Latincedeki magis-ter
kelimesinden türetilmişti: magis ‘büyük” + -atus memuriyeti belirten son
ektir. Bizim bu anlamda kullandığımız terimin minis-ter olması ironiktir
(Latince minus, “daha az”, “hizmetkâr”, ”görevli”, “ast” anlamına
gelir).
Toga giysisi giymiş
bir magistratus
Not: Bizim sistemimizde teorik olarak bir “kuvvetler ayrılığı”
vardır. Parlamento, yasama organıdır, yasaları yapar; hükümet,
departmanları ve kamu görevlileri yürütme organıdır, yasaları eyleme
döker; mahkemeler ise yargı organıdır, her şeyin yasal olup olmadığını
kontrol eder. Bunların her biri (teorik olarak) ve özellikle de yargı
kendi sahasının efendisi olup Parlamento’yu her konuda denetlemeye her
daim hazırdır.
Fakat Parlamento ve hükümet büyük ölçüde özdeş olmakla birlikte, Avam
Kamarası’nın Seçilmiş Komitelerinin işlevi hükümeti denetlemektir.
Fakat Roma’da eski ve görevdeki, bireysel olarak ya da toplu halde
Senato’da bulunan magistralar kanun yapma (katılımın gönüllü olduğu
meclisler), Yasama ve yürütmeden sorumlu olabiliyorlardı.
Imperium: Nihai Oterite
İngilizcedeki ”imperial” ve “emperor” kelimelerinin (sırasıyla ‘imparatorluğa ait” ve “imparator”) kökeni, “emir verme yetkisi’ anlamına gelen imperium kelimesidir. Bu kelime de Latincedeki ”Emir veriyorum,” anlamına gelen impero kelimesinden türetilmiş olup, buna ”uygulatma yetkim bulunan emirler” şeklinde bir içerik de eklenmiştir. Seçilmiş magistralara toplum tarafından verilmiş en nihai yetki bu olup, magistralar bu yetkiyle her birey üzerinde nihai bir otoriteye sahip oluyorlardı; bu yetki yalnızca konsüller, praetorlar, diktatörler ve bazı özel koşullar altında, örneğin eyaletlere görevli olarak giden valiler gibi başka kişiler tarafından kullanılabiliyordu.
Konsüller
İki magistra, konsül olarak hizmet etmek üzere seçilirdi. Bu kişiler
sadece bir yıllığına devletin başına geçerdi; her ikisi de eşit
otoriteye sahipti (bkz. yukarıdaki imperium) ve birbirlerini veto etme
hakları vardı ki bu, mutlak iktidarın tek kralın elinde bulunması
şeklindeki sistemin tamamen tersidir. Konsüllerden biri ölürse, hemen
başka bir konsül seçilirdi. Konsüller, tanrıları Roma’dan yana tutmak
için gereken ritüelleri yerine getirmekten sorumluydular (paxdeorum
-tanrıların barışı) ve Senato ile de diplomatik, askeri ve siyasi
süreçleri idare ederlerdi (savaş ilan edebilirler, Senato’yu ve
comitia centuriata’yı toplayabilirlerdi). Eninde sonunda bu
konsüllerden birinin bir pleb olması gerekecekti, keza zaman içinde
her ikisi birden pleb olabilecekti.
Praetorlar
Quaestorlar
Quaestorlar, “Araştırırım, anlamına gelen Latince quaero kelimesinden türetilmiş olan bu unvanla, esasen yasal işlerden sorumlu olurlardı ama zamanla birincil işlevleri finansla ilgili hale geldi ve genel itibariyle görevleri, Senato’nun denetimi altında devlet hazinesini yönetmek ya da valilerin finansal işlerini yürütmesine yardımcı olmaktı. Fakat bazı yasal ve askeri görevleri de vardı. Jül Sezar’ın yönetimi altında 40 quaestor bulunuyordu ve bu oldukça fazla bir sayıydı.
Aedileler
Bu unvan, Latince ”oda” ya da ”tapınak”anlamına
gelen aedis kelimesinden türetilmiştir. İlk başta
halka açık tapınaklardan ve pleb tarikatlarından sorumlu olan
aedileler, zamanla Roma’nın yapısından, işleyişinden ve düzeninden de
sorumlu hale geldiler; örneğin sokaklar, pazarlar, su rezervi, kamu
düzeni ve halk için düzenlenen oyunların (gladyatörler, araba
yarışları, vs.) yönetimi onların sorumluluğundaydı.
Diktatör
Acil durumlar bazı özel tedbirler gerektirir. Senato’nun onayıyla bir diktatör atanması da işte böyle bir sebebe bağlıydı. İlk başlarda belirli bir askeri krizle baş etmek üzere bir diktatör atanıyor ve bu diktatörün görev süresi maksimum altı ay oluyordu. Krizle baş edildiğinde diktatör istifa ediyordu. Diğer magistralar bu süreç içinde görevlerinde kalıyorlardı ama diktatörün yüce otoritesini belirtmek için, bu kişi sanki iki konsülü aynı anda temsil edermiş gibi ona 24 lictor veriliyordu.
Gaius Julius Caesar büstü
Censorler
Censor kelimesi “Kaydederim anlamına gelen Latince censeo kelimesinden türetilmiştir. Censorlük mevkiine (bunlar MÖ 443’te oluşturulmuş mevkilerdi) iki kişi getirilirdi ve bu kişiler resmi vatandaşlık sicillerini düzenlemekle sorumluydular. Bu, genellikle eski konsüllerin yürüttüğü çok önemli bir iş olarak görülüyordu çünkü her bir bireyin hangi classis’e (sınıf) girdiği ve dolayısıyla ne gibi görev ve ayrıcalıklara sahip olacağı bu mevkideki kişilerce belirleniyordu. Censorlerin görev süreleri dört ila beş yıldı. Censorler, suçlamayı veya kınanmayı hak edecek herhangi bir davranışta bulunması halinde bir vatandaşı sicilden çıkartma yetkisine de sahip olmaları dolayısıyla, devletin sağlıklı ahlak yapısını korumakla da sorumluydular aynı zamanda (bizdeki ”sansürcüler” de işte buradan gelmektedir).
Son olarak censorler finansal bakımdan da bir rol üstlendiler.
Madenler ve ormanlar gibi devlet kontrolündeki mülkleri işletmek
isteyenlere bunlar kiralama ve vergi toplama yetkileri vardı (ki
bunların ikisi de devlete gelir getiriyordu); yol inşaatı ya da
sukemeri inşaatı gibi kamusal işler için ihale açıyorlardı. MÖ 22’den
sonra imparatorların bu sorumlulukları üzerlerine almalarıyla
censorlük görevi de ortadan kalktı.
Kaynakça:
§
Geldim Gördüm Yendim – Romalılar Hakkında Bilmek İsteyeceğiniz Her Şey – Peter jones
Oğuzhan Can – İmparator Tiberius’un Yaşamı ve Siyasal Faaliyetleri
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder